SpaceX şirketi, 14 Şubat’ta hiç de romantik olmayan bir jest yaparak, uzaya antibiyotik dirençli “süper bakteri” gönderdi. Bakteri, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (UUİ) düşük yerçekimi ortamında yaşayacak. Gönderilen bakteri, korkulu MRSA (Methicillin-dirençli Staphylococcus aureus) bakterisi.
MRSA’nın adının zikredilmesi bile birçok insanın tüylerinin ürpermesine sebep olabilir. MRSA deride ağrılı, şişkin, kırmızı yumrular şeklinde kendini belli eden, antibiyotik dirençli bir staph enfeksiyonudur; fakat enfeksiyon vücudun daha derinine ulaşarak kemiklerde, eklemlerde ve hatta kanda bile hasara yol açabilir. Bu ölümcül enfeksiyon her yıl ABD’de AIDS, Parkinson hastalığı, anfizem ve şiddet sonucunda hayatını kaybedenlerin toplamından daha çok insanın ölümüne sebebiyet vermektedir.
Peki, neden bilim insanları bu tehlikeli bakteriyi uzaya gönderip, UUİ’ye taşıdı? Kötü veya sinsi bir amaç için değil. Bu projenin amacı bakterinin mutasyonunu hızlandırarak, bilim insanlarının bakterinin Dünya’dakinden daha hızlı olan ilerleyişini gözlemlemesine olanak sağlamak ve böylece Dünya’ya daha önceden bilgi sunabilmek.
Nanobiosym Bioteknoloji şirketinin CEO’su ve projenin önde gelen araştırmacılarından Anita Goel, “UUİ’nin düşük yerçekimli ortamını, Dünya’daki Hassas İlaç devrimini hızlandırmak için kullanacağız,” diyor. Başka bir deyişle, MRSA bakterisinin hızlandırılmış yaşam döngüsünden elde edilen bilgileri kullanarak, bilim insanları Dünya’da olduğundan daha hızlı bir şekilde, bu bakterinin nasıl değiştiğini ve mutasyona uğradığını anlayabilecekler.
Bu gözlemler aracılığıyla MRSA dışındaki bakteriler hakkında da yeni bilgiler elde edebilir ve MRSA’nın (gelecekte diğer enfeksiyonların da) vücutta nasıl dolaştığını ve mutasyona uğradığını daha iyi anlayabiliriz. Bu görev, en korkulan antibiyotik dirençli bakterilerin bile ölümcül bir tehlike olmaktan çıktığı bir tıbbi gelecekle sonuçlanabilir.
Hazırlayan: Ruhşen Doğan Nar