8 Ekim 2016… Giovanni Scognamillo 87 yaşında aramızdan ayrıldı.
Tanışalı 30 yıl olmuş. 1987 yılında üniversiteyi kazanıp İstanbul’a göç ettiğimde telefonunu bulup, evini ziyarete gitmiştim. “Dünyamızın Gizli Sahipleri” adlı kitabıyla adını duymuştum ilk.
Bartın’da ortaokuldayken kitap elime geçmişti. Bir gariplik vardı: yazarın ismi Giovanni Scognamillo idi ama Türkiye ile ilgili bölümlerde hep “biz” diyordu. Çevirmen adı da yoktu. Açıkçası kitabı çevirenin böylesi müdahaleler yaptığını düşünmüştüm.
Daha sonra Giovanni Beyin doğma büyüme İstanbullu olan bir levanten olduğunu öğrendim. Çok cana yakın, sohbeti zevkli, muhteşem biriydi. Galatasaray Lisesi’nden Tünel’e giderken, İtalyan Lisesi’nin olduğu Postacılar Sokağı’nın ucundaki bir apartmanda oturuyordu. O sokak daha sonra “Kızıl Vaiz” kitabımdaki gizemli, “Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübü”nün mekanı olacaktı.
Giovanni Bey’i bazen uzun aralar, bazen her gün ziyaret ettiğim dönemler oldu. Telefonla önceden aramadan çat kapı giderdim. Hiç soğuk davranmaz veya kapıdan çevirmezdi. Bazen yemek vakti olur, benim için de sofraya tabak koyar, bazen mutfağına girip ikimiz için çay demlerdim.
Onu çok güldürürdüm. Sevimli gülüşleri hala gözümün önünde. “İlahi Orkun” veya “Bizim Orkun” derdi.
Daha sonra ortak kitap yazacakları dostum Metin Demirhan ile de ben tanıştırdım. Arkadaşlarımı da peşime takardım. Hatta sevgili adaylarımı… Bir kızı etkilemek istiyorsam, mutlaka Giovanni Bey ile tanıştırır, benzersiz vampir odasını görmesini sağlardım. Gençlerle tanışmayı, beraber olmayı severdi. O nedenle kızdığını sanmıyorum.
90’larda tiyatro kursuna gidiyordum. Kurs Tarık Zafer Tunaya’daydı. Arkadaşlarla takıldığımız Gitar Kafe ile kursun olduğu Tünel’e gidip gelirken sık sık uğrardık. Medyaya bir vampir oyunu yaptık. Birkaç arkadaş bir kadın dergisine vampir tarikatı diye kapak olduk. Güzel kızlar, “bunlar bizim kanımızı emdi” diye oyunumuza katıldı. Metin Demirhan, “Ben vampir avcısıyım” diye konuştu, Giovanni Bey ise, “Bu yeni nesil vampirleri onaylamıyorum,” diye şakayla takıldı.
O sıralar Altın Kitaplar’ı da sık sık ziyaret ederdim. Böylece Giovanni Bey ile Altın Kitaplar arasında bir bağlantı oldum. “İstanbul’un Gizemleri” adlı kült kitap böyle ortaya çıktı.
Bodrum’a taşındıktan sonra ziyaretlerim azaldı ama zaten onun misafiri eksik olmuyordu. Sinema, bilimkurgu, fantastik edebiyatla ilgisi olan herkes onunla tanışmış, ziyaret etmiştir. Son ziyaretimde sağlığı iyice kötüye gidiyordu. Yaşlıydı ve sağ tarafında kısmi felç vardı. Ruhu hala gençti ama vücudu ona ihanet ediyordu.
Hayatı üretmekle geçti, benim gibi gençlere rehber ve benim 30 yıllık dostum oldu. Bu bir veda değil, nasılsa Metin Demirhan, sen ve ben tekrar buluşacağız. İnternet’te anlattığı anılara denk geldim:
“Bir başka sefer de Orkun (Uçar) ikisi erkek, biri kız üç lise öğrencisini getirdi, bir rock konserine katılmak için İzmir’den gelmişlerdi. Hepsi de siyahlara bürünmüştü ve Orkun onları “Vampir”le tanıştıracağına söz vermişti. Zavallı çocuklar panik içindeydiler, divanda yan yana oturdular, birbirine yapışmış ve gözlerini benden ayırmadan bakıyorlardı. Bir süre sonra Orkun bana, “Üstat dozunuzu aldınız mı” diye sordu. Ben de evet anlamında ciddi ciddi başımı salladım. “Gevşeyin çocuklar” dedi Orkun, “Tehlike yok, üstat tok.” Ve çocuklar rahatladı. Bir başka gece Orkun, bir barda çalışan kızı getirdi, yine vampirle tanıştırmak için… Kız hem kuşkucu, hem tedirgindi, bakışlarını hep benden kaçırıyordu. Orkun konuyu vampirlere ve kurbanlarına getirdi. Bir süre lafladık sonra kıza dönüp “Sen bu gece kalabilirsin” dedi; “Üstat seni kabul etti.” Ama kız kalmadı aksine koşa koşa kaçtı. Evet, hoş şakalar değildi bunlar ama gerçekten gençlerin saflığı bazen beni çileden çıkarıyordu!”
Hazırlayan: Orkun Uçar