Bir Ejderha Nasıl Bilimkurgu Olur?

Dikenli kuyrukları, yarasalarınkini andıran membran kanatları, iri pençeleri, geçirimsiz pullu derileri ve tabii ki alev saçan ağızlarıyla mitolojik birikimimizin vazgeçilmez unsurlarından biridir ejderhalar. Yılan ve kertenkele karışımı bu dev canavarların kültürel kökeni öylesine derindir ki, bazı farklılıklarla da olsa hemen her coğrafyada izlerine rastlamak mümkündür. Türk mitolojisindeki adı “evreğen” olan ejderha, esasen eklem bacaklıları avlayan sürüngenler, kedigiller ve büyük alıcı kuşların bir karışımı gibidir. Yani onlar arketiplerin bir bileşimi, korkulması gereken yırtıcıların toplamıdır. Zaten binlerce yıldır hemen her kültürde varlıklarını sürdürebilmelerinin temel sebebi de hayvansal içgüdümüze ve ilkel benliğimize hitap eden bir figür oluşlarında gizlidir.

Ejderhalar, bu mitolojik arka planlarıyla fantastik anlatıların da aranan varlık tiplerinden biri hâline gelmekte gecikmemiştir. Genellikle altına düşkünlükleri ve keskin zekâları ile tasvir edilmişlerdir. İnsanlardan uzakta, bazen bir mağara bazen de terk edilmiş bir şato gibi karanlık, nemli ve izbe yerlerde yaşarlar. Yüreklere korku salan kötücüllükleri ile ünlüdürler ve çoğu zaman onlara karşı koyacak bir kahramana ihtiyaç duyulur. Peki, ama mitoloji ve fantastik anlatılarla kaynaşıp bütünleşmiş ejderhaları bilimkurgu düzleminde ele almak ve bilimsel bir perspektifle işlemek mümkün müdür? Bir başka deyişle, bir ejderha bilimkurgu olabilir mi? İşbu yazıda söz konusu sorunun cevabını arayacak, geçmişteki örneklerinden de yola çıkarak ejderhaların bilimkurgudaki yansımalarına göz atmaya çalışacağız.

Dünya Dışı Ejderha

Dünya dışı yaşam ve buna dayalı kurgulamalar, kuşku yok ki bilimkurgunun temel anlatılarından biri. Konunun doğasındaki albeni, bilimkurgu literatürünün de uzaylılarla dolup taşmasındaki en önemli faktörlerden. Uzaylıları seviyoruz, çünkü bizlere bir yandan bu devasa evrende yalnız olmadığımızı fısıldıyor, bir yandan da gizem, keşif, korku gibi güdülerimizi harekete geçirme fırsatı sunuyor. Elbette Dünya dışında yaşam olduğuna dair elimizde herhangi bir kanıt yok ve dolayısıyla onların neye benzediğini de bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir gerçek varsa, o da her canlının içinde var olduğu doğal koşullara göre evrimleştiğidir. Söz gelimi, yüzeyi bile olmayan bir gaz devinde evrilmiş canlıların ayakları olduğunu varsaymak mantıksızdır. Zira onlar, muhtemelen bu gaz devinin atmosfer katmanlarında süzülen omurgasız canlılar olacaktır.

İşte bu noktada, ejderhaları bilimkurgusal bir öğeye dönüştürmek için elimize fırsat geçmiş olur. Öyle ya, bu sonsuz evrendeki gezegenlerden birinde tıpkı ejderhalara benzeyen canlılar evrilmiş olabilir. Uzay gezginlerinin indikleri yabancı bir gezegende ejderha benzeri canlılarla karşılaşması bir yapıtı bilimkurgu sınırları içinde tutmaya yeter. Kaldı ki bilimkurgu edebiyatında bu formülü kullanan birçok isim de vardır. Örneğin Christopher Stasheff’in Warlock in Spite of Himself (Kendine Rağmen Büyücü) serisinde uzayda yolculuk yapan bir ajan kendini cadılar, kurt adamlar ve diğer fantastik yaratıklarla dolu bir gezegende bulur.

Sentetik Ejderha

Robotik ve yapay zeka alanında koşar adım ilerleyen bir uygarlığız. Makineleşmenin giderek hız kazandığı günümüzde, endüstriden uzay çalışmalarına kadar her yerde makinelerin sunduğu imkanlardan yararlanıyoruz. Dolayısıyla ileride ejderha benzeri robotların tasarlanabileceğini de akıldan çıkarmamak gerekiyor. Hatta bir çeşit savaş makinesi işlevi bile görebilirler. Eğer iyi bir anime ve manga takipçisiyseniz bu size çok da sıra dışı gelmeyecektir zaten. Zira söz konusu eserlerde sentetik ya da robotik ejderhaların bin bir çeşidiyle karşılaşmak mümkün.

Örneğin Cross Ange dizisinde, pilotların kullandığı mechalardan bazısı ejderha formunda karşımıza çıkar. Yine Gundam G’de Neo China’nın mechası Dragon Gundam, Magic Knight Rayearth‘deki Ceres/Selece, Mamoru Nagano‘nun Five Star Stories evreni konu bağlamında ilginç örnekler içermesi bakımından anılmaya değer. Son olarak Dragonaut: Resonance’a da göz atılabilir.

İllüzyon Ejderha

İllüzyona ya da holograma dayalı ejderha kullanımı, bilimkurguda zaman zaman karşımıza çıkan uygulamalar arasında. Örneğin Babylon 5’ın spin-off’u olan Crusade dizisinde bir tekno-büyücü, yaşadığı gezegenin doğal kaynaklarını sömürmeye kalkışan madencileri yarattığı ejderha hologramıyla korkutmaya çalışır. Gerçek bir ejderhadan ayırt edilemeyen illüzyonun yarattığı dehşet ve endişe öylesine yayılır ki, sonunda askeriye olaya el atmak zorunda kalır.

Babylon 5 evrenindeki tekno-büyücüler, Arthur C. Clarke’ın “gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez,” yasasını haklı çıkarırcasına bir üne sahiptir. İleri teknolojilerini kullanarak gerçekçi yanılsamalar var edebilir, doğa üstü gibi görünen hemen her türlü şeyi yapabilirler. Star Trek’teki Q türünün Babylon 5’taki karşılığı gibidirler.

Mutant Ejderha

İlginç bir bilgi vererek başlayalım. “Genetik Mühendislik”, bilimkurgunun dile kazandırdığı bir terimdir. İlk kez Jack Williamson‘ın 1941 tarihli kitabı Dragon’s Island‘da karşımıza çıkar. Hızla gelişen genetik mühendislik, ileride gerçeğe yakın ejderhalar yaratma noktasında bizlere yol gösterebilir. Bildiğiniz gibi görünüş olarak gerçek bir ejderhayı andıran en yakın sürüngen komodo ejderidir. Hedefe yönelik CRISPR-Cas9 yöntemi ile komodo ejderlerinin boyutu, derisi ve kemikleri değiştirilebilir. Fakat buradaki sorun, canlı büyüdükçe ve yüzey alanı genişledikçe kütlesinin de artmasıdır. Bu da belli bir seviyeden itibaren metabolizmanın kontrolsüzlüğünü (hipertermi = fazla ısınma) getirecek, sonrasında ise kemiklerde kırılma ve yürümede zorluk yaratacaktır. Aynı durumu bir karınca için hayal edebilirsiniz.

Diğer yandan Wyvern tipi ejderhaları saymazsak, dört ayaklı ve kanatlı ejderha yaratmak için komodo ejderlerinin HOX genlerinde düzenleme yapılabilir. Zira HOX (Homeobox) genleri, vücudun ön-arka (anterior-posterior) düzlemindeki organ ve yapıların dizilimlerini kontrol eder; hangi organın nerede olacağına karar verir. Ancak kanatlar oluşturulsa da, canlıyı yerden kaldıracak kuvvete ulaşması fazlası ile zor. Bunun en güzel örneği, tarih öncesinde yaşamış devasa Azhdarchid Pterosaur türleri. Kendileri 10 metrelik kanat açıklıkları ile yerden havalanmayı başarmışlardır. Eğer genetik yollarla bir ejderha tasarlayacaksak, içi hava dolu kemiklere ve kuvvetli hava akımlarına ihtiyaç var. Yine de genetik ya da mutant ejderhalar, halen bilimkurgusal bir öğe olmayı sürdürüyor.

Sanal Ejderha

Dragon Drive animesini izleyenler bilir, gençler sanal bir oyun dünyasında ejderhalarla birlikte savaşırlar. Zaten işin içine sanallık ya da dijitallik girdiğinde pek çok sıra dışı olaya da hazırlıklı olmak gerekir. Çünkü sanal dünyaların sunduğu imkanlar hayal gücüyle doğru orantılıdır. Nitekim böylesi bir dünyada ejderhalar da karşımıza çıkabilir, kurt adamlar da… Eğer günün birinde bilinçlerimizi sanal dünyalara aktarmayı başarır ve dijital hayatlarımızı burada geçirmeye başlarsak, ufak yazılım hileleri ile kendimizi bir yığın fantastik olayın ya da canlının ortasında bulabiliriz.

Tüm insanlığın bilincinin Bulut benzeri sistemlerle bütünleştiği bu sibernetik dünyalarda karşılaşabileceğimiz sıra dışılıklar kulağa çılgınca gelse de, hâlâ bilimkurgu sınırları içinde kalmaya devam edecektir. Hatta sırtlarına atlayıp çeşitli savaşlara katılabilir, yarışmalarda boy gösterebiliriz.

Paralel Ejderha

Paralel ejderha, bilimkurgunun içine gizlice sızan şakirt ejder… Pardon karıştı. Baştan alalım… Paralel evrenler ve gerçeklikler her tür sürprizlere açık kurgulamalara gebedir. Öyle ya, paralel evrenlerden birinde ejderhalarla iç içe yaşıyor ya da onlarla mücadele ediyor olabiliriz. Örneğin steampunk tarzıyla öne çıkan Drifting Dragons’ta, uçan gemilerle ejderha avlayan bir grup avcının hikayesi anlatılır. Yapımın işlediği alternatif gerçeklikte ejderhalar, öteden beri var olan kadim canlılar olarak karşımıza çıkar. Yine ejderhaların var olduğu benzer bir alternatif gerçekliği Hisone to Maso-tan (Dragon Pilot)’da da görmek mümkündür.

Anlaşılacağı üzere bir ejderhayı bilimkurgu sınırları içinde tutmak için pek çok kurgusal yönteme başvurulabilir. Siz yeter ki hayal gücünüzü çalıştırın, gerisi kolay…

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

Murat Menteş’le Geleceği Görenler Öykü Yarışması Yayını

Edebiyat Otopsisi YouTube kanalındaki “Yazarlara Soruyoruz” serisinin yeni bölümünde kulübümüz editörlerinden Emre Bozkuş, edebiyatın sınırlarını …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin