Geçtiğimiz haftalarda internette ürperti verici bir haber dolaşımdaydı. İddia edilene göre, Rusya’da bir grup çiftçi ineklere taktıkları sanal gerçeklik gözlükleri sayesinde süt veriminde artış kaydetmişti. İnekler, onların kafaları için özel boyutlarda üretilen sanal gerçeklik gözlükleri aracılığıyla bir yaz günü uçsuz bucaksız çimenlik bir alanda olduklarını görüyorlardı. (1) Haberin devamında, uygulamanın hayvancılığın diğer alanlarına da yayılabileceği bilgisi veriliyordu. Rusya Tarım ve Gıda Bakanlığı tarafından da desteklenen deneyler, Moskova’nın Ramensky bölgesindeki RusMoloko Çiftliği‘nde yürütülmeye devam ediyor. (2)
Haberin ürperti veren yanı, korkunç derecede Matrix filmini anımsatması. Bilindiği üzere orada da insan bedenlerini bir pile dönüştürerek enerji kaynağı olarak kullanan yapay zeka, insanları Matrix adlı bir sanal gerçeklik ortamının içinde yaşatıyordu. Moskova’daki çiftlikteki uygulamadan anlaşılacağı üzere, inekler için matrix gerçek oldu diyebiliriz! Gerçek hayatta, endüstriyel çiftliklerde daracık mekanlarda memelerine bağlı borularla sürekli sütleri emilirken, sütten kesildiklerinde mezbahanın yolunu tutarken gözlerindeki sanal gerçeklik gözlükleri yüzünden bu acıların hiçbirini hissetmeyecek, bir yaz günü yemyeşil çimenlerin üzerinde olduklarını sanmaya devam edecekler. Aynı deney, pek muhtemelen önümüzdeki dönemde endüstriyel hayvancılığın diğer alanlarına yayılarak tavuklara da uygulanacak.
Bilimkurgu biraz da kötü haber tellallığıdır. Bugün ineklerde başarılı olan bu uygulamanın, yakın bir gelecekte insanların çalıştığı fabrikalarda da kullanılmayacağının bir garantisi mevcut mu? Günümüzde bazı fabrikalarda, tuvalete gidip de üretim düşmesin diye işçilerin altına bez bağlandığını hatırlayalım. (3) Uzun saatler boyunca düşük ücretlerle çalışan işçilerin gözlerine de bağlanacak sanal gerçeklik gözlüklerinden seyrettirilecek görüntüler hiç şüphesiz iş stresinde önemli bir düşüşe neden olacaktır. Ellerindeki işi bitirirken sanal bir cennette vakit geçiren çalışanların üretiminde de kayda değer artış sağlanacağı açık.
Esasında, hali hazırda hepimizin gözlerinde, dış dünyayı bir perde misali örten böylesi sanal gerçeklik gözlükleri mevcut aslında. Fiziksel olarak, Moskova’daki çiftlik ineklerine yaptıkları gibi doğrudan kafamıza takılı değil belki –henüz!-, fakat sinsi bir şekilde her yere yayılmış, mecazi anlamda pek çok “sanal gerçeklik aparatıyla” donanmış durumdayız. Bu noktada, ünlü Marksist düşünür Louis Althusser’in “İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları” makalesi akla geliyor elbette. (4)
Marx’ın “ekonomik altyapı” ve “kültürel üstyapı” kuramını genişleten Althusser, bu makalesinde devlet yapısının baskı aygıtlarına –ordu, polis, mahkemeler, hapishaneler- ek olarak ideolojik aygıtlarına da değinir: din, okullar, medya ve kültür alanları. Baskı aygıtlarının ideolojik aygıtlardan farkı, ilkinde zor kullanma esasken, diğerinde ise “rıza imalatı”nın (Noam Chomsky’e atıfla) esas olmasıdır. Bütün bu aygıtlar, o ülke sınırları içindeki “gerçekliğin” hem bugününün hem de tarihinin nasıl “bilinmesi gerektiğini bilen” makul vatandaşlar üretmekle mükelleftir. Devletin ideolojik aygıtları, gerçekliği yeniden ve yeniden üreterek kitleleri dünyayı bu aygıtların “sanal gerçekliği” içinden görmelerini sağlar. Tabii ki bazen, dayatılan bu sanal gerçekliği reddeden, sürüdeki diğer bireyleri de bu gözlüklere karşı uyaran “kara koyunlar” çıkacaktır, tarih boyunca da çıkmıştır. İşte o zaman da devletin baskı aygıtları devreye girer. Moskova’daki çiftlikte de muhtemelen bu sanal gerçeklik gözlüklerini takmakta huysuzlanan inekler olursa tez elden mezbahaya yollanacaktır.
Peki, hayatlarımızı kuşatan bu “ideolojik” sanal gerçeklik gözlüklerinden –kurtulmak zor olsa da- korunmanın bir yolu var mı? Düşünce tarihinde, içinde yaşadığı şehir devletinin tanrılarına karşı bayrak açan ama bunu hayatıyla ödeyen büyük bir beynin, Socrates’ın şu sözü bu bağlamda hiç unutulmaması gereken bir panzehir olarak karşımıza çıkıyor: “Sorgulanmayan bir hayat, yaşamaya değmez.” Etrafımızda, medya kanalıyla, eğitim sistemi aracılığıyla bizlere gösterilen “sanal gerçeklikleri” sorgulayarak ilk adımı atabiliriz. Belki Moskova’daki çiftlikteki inekler, kafalarına takılan sanal gerçeklik gözlüğünün onlara gösterdiği yeşil çimenliği sorgulayacak akli donanıma sahip değil. Peki ya biz, insanlar? Hepimizi birden mezbahaya yollayamazlar ya…
Dipnotlar: