Katara Bilimkurgu Yazarsa

Fantastik bir eserde aradığım özelliklerden biri, yarattığı dünyada teknolojinin gelişimini iyi gösterebilmesidir. Bu yüzden fantastik bir eserde Steam-punk tarzına yakın unsurlar görmek çok hoşuma gider. Bunun dışında yaratılan büyü sisteminin teknolojinin gelişimine nasıl etki ettiği de benim için önemli bir kriterdir. Örnek vermek gerekirse Brandon Sanderson‘ın Sissoylu serisinin geçtiği dünyada teknolojinin gelişimi bir diktatör tarafından bin yıl boyunca engellenmiştir. Ancak bu dünyada büyü, buna yeteneği olan insanların çeşitli metal alaşımlarını yutarak güçler kazanması şeklinde var olduğu için aynı diktatör, metalurji biliminin gelişmesini desteklemiş ve çeşitli yatırımlarda bulunmuştur. Yazar ise bu konuyu “büyü karşısında bilim” gibi klişelere kaçmadan muhteşem bir biçimde işlemiştir.

Büyü karşısında bilim klişesinden hoşlanmayışımın sebebini şöyle özetleyebilirim. Bilim mantıken her şeydir. Bilime aykırı bir şeyin mümkün olamamasının sebebi bilimin “her şeyin açıklamalarının toplamı” olmasıdır. Mesela yarın bir anda yer çekimi yok olursa veya yeryüzüne melekler inmeye başlarsa bunun bilimsel bir açıklaması var demektir. Çünkü bilimsel açıklaması olmayan bir şey olamaz. Yani büyünün var olduğu bir dünyada yaşayan bir bilim insanıysanız büyünün bilime aykırı olduğunu iddia edemezsiniz.

Edward_Elric Fullmetal Alchemist

Tam olarak anlattığım şeye uyduğu için Fullmetal Alchemist isimli Japon manga serisini çok severim. Fullmetal Alchemist simyanın gerçek olduğu bir dünyada geçmektedir. Ana karakterimiz Edward Elric bilim adamı olmasıyla gurur duyan bir simyacıdır. Edward aynı zamanda bilim adamlarının (simyacılar) bir şeyler yaratabildikleri için tanrıya en yakın varlıklar olduklarını düşünen bir ateisttir. Edward yukarıda söz ettiğim düşünceyi bir adım ileriye götürmüş ve iki kere tanrıyla karşılaşmasına rağmen karşılaştığı varlığı bilimsel bir şekilde açıklamaya çalışmış ve ateist olarak kalmıştır. Edward’ı oturup bir bilim kurgu romanı yazarken kolayca düşleyebiliriz. Zaten FMA evreninde teknoloji simya ile gelişmiştir ve simyayı iyi bilen biri çok daha gelişmiş bir teknolojiyi, örneğin uzaya çıkacak bir roket teknolojisini, kolayca hayal edebilir.

Şimdi de Avatar: Son Hava Bükücü‘nün dünyasını düşünelim. Ateş, hava, su ve toprak uluslarının olduğu bu dünyada, “bükücü” olarak adlandırılan insanlar kendi uluslarının elementlerini kontrol edebilirler. Bu animasyon dizisinde bükücülüğün teknolojinin gelişimine etkisi gösterilmiş ama bükücülüğe bilimsel bir tanım verilmemiştir. Ayrıca dizide ruhlar dünyası ve uçan bizonlar gibi pek çok fantastik unsur bulunmaktadır. Peki Avatar’ın karakterlerinden biri, örneğin Katara, bir bilimkurgu romanı yazmaya karar verirse ortaya ne çıkabilir? Öncelikle bilimkurgunun bizim değil onların dünyasına göre olduğunu unutmayalım. Çünkü Katara, gözüyle gördüğü ruhları veya reenkarnasyonu bilim dışı kabul ederek romanından çıkaramaz. Katara’nın hayal edeceği teknoloji çok büyük ihtimalle bükücülük sayesinde gelişecektir. Zaten bükücülük ve buhar gücüyle gelişmiş bir teknolojiyi Son Hava Bükücü’nün seksen sene sonrasını anlatan Korra Efsanesi serisinde de görüyoruz.

korra

Eğer Katara elektrik teknolojisini tahmin edebilirse isabetli bir tahmin yapmış olur. Çünkü Korra Efsanesi serisinde elektriğin kullanılmaya başladığı yılları da görüyoruz. Avatar dünyasında bazı ateş bükücülerin yıldırımları bükebilmesi sayesinde kullanılmaya başlanan elektrik, Korra’nın bile uzak geleceğinde, bükücülerin yanında uzay gemilerine enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Bunun benzerini Korra serisinde hem bükücülük hem buhar gücü ile kullanılan zeplinlerde görüyoruz.

Peki bu dünyanın insanları insansı robotlara ihtiyaç duyar mı? Katara’nın bir robot istilası hakkında yazması çok mümkün görünmüyor. Zaten maddeleri istedikleri gibi yönlendirebilen bükücülerin olduğu bir dünyada maddelerin programlanmasına çok da ihtiyaç duyulmaz. Yani bilgisayar bilimi gelişse bile mekanikten çok iletişim ve hesaplamaya yönelik olacaktır. Bizim şu anda yaşadığımız çağa geldiklerinde tam anlamıyla bir “iletişim çağı” yaşayacaklardır. Ayrıca Katara’nın kurgulayacağı bir uzaylı hikayesinin uzaylıları, her gün gördükleri ruhlar ve yaratıkların etkisiyle bizimkinden çok daha orijinal olacaktır.

katara

Katara post-apokaliptik bir hikaye anlatmak isterse anlatacağı hikaye medeniyetin yeniden kuruluşu hakkında olabilir. Çünkü bükücülerin olduğu bir dünyada teknoloji ürünlerinin yeniden geliştirilmesi bizimkinden çok daha kısa sürecektir. Son Hava Bükücü’nün dönemine kadar teknolojinin fazla ilerlememesinin sebebi uzun yıllar süren savaşlardır. Teknoloji barışın sağlanmasından sonra sadece seksen yıl içinde orta çağdan 1920’ler teknolojisine ilerlemiştir. Yani eğer medeniyet çökerse bilinen teknik bilgilerle çok kısa süre içinde yeniden kurulabilir.

Katara distopik bir roman da yazabilir. Ayrımcılık Avatar’da sıkça işlenen bir konu ve bu dünyanın büyük bir problemi olduğu için bu distopik romanın teması ayrımcılık olabilir. Bu ayrımcılık Son Hava Bükücü’deki gibi ırkçılık veya Korra Efsanesi’ndeki gibi bükücü-bükücü olmayan ayrımcılığı olabilir. Tabii bunlar gibi örnekler çoğaltılabilir. Sonuç olarak Katara veya herhangi bir fantastik eser karakteri kendi dünyasının kurallarını kabul ederek bir bilim kurgu romanı yazabilir.

Yazar: Sadık Efe Sarıtunalı

Bilgisayarla fazla ilgilenir. Boş zamanlarında ise çizgi roman okur. Bir gram çizim yeteneği olmadığı için çuvalladığı çizgi romanlarından sonra en büyük hayali kendine bir çizer bulup çizgi roman yazarı olmak. En büyük tutkusu ise bilimkurgu.

İlginizi Çekebilir

devrim-kunter

Devrim Kunter ile Röportaj

Öncelikle bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak sizi okur yönünüzle …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin