Küçükken elime ne geçerse okumaya meraklıydım. Babamın “Erkekçe” dergilerinin birinde, eski zaman gemicilerinin seks ihtiyaçlarını nasıl giderdiğine ilişkin ilginç bir yazı vardı. Okyanuslarda aylar boyu bir gemiye tıkılan erkekler ne yapıyordu? O zamanlar uğursuzluk getirdiği batıl inancıyla gemilere kadın da alınmıyordu. (Tabii esir ve köle değilse…) Bu yöntemlerden biri fıçıydı. Tayfalar sırayla, delikli fıçıya giriyor ve ihtiyacı olanları mutlu sona ulaştırıyordu. Ayrıca miçolar kullanılıyordu.
İspanyol ve Portekizli gemiciler, Güney Amerika’da yerlilerden bir başka seks malzemesi öğrendi: kauçuk… Kauçuktan yapılma seks oyuncakları, şişme kadınların ilk örnekleriydi. Bu ve başka malzemeden yapılan örneklerine Dama de Viaje deniyormuş. Bu enteresan bilgiyi “Kızıl Vaiz” romanımdaki “Kauçuk Bebek” adlı korku öykümde kullandım. Bir yerli kıza tecavüz edilip, öldürülüyor. Bu nedenle lanetlenen gemideki tayfa, kauçuk bebekten çıkan küçük yaratıklarca katlediliyordu. Gerçi bu olay o tarihlerdeki raporlarda, kauçuktan herkese bulaşan frengiye bağlanıyordu. Hastalık nedeniyle halüsinasyon gören tayfanın birbirlerini katlettiği söyleniyordu. Kolonilerde kölelerin seks robotu gibi kullanıldığını unutmamalıyız.
Modern şişme kadını ise ilginç bir isme borçluyuz: Hitler. Naziler, askerlerin genelevlerde cinsel hastalık kapmasına engel olmak için şişme kadın üretmişlerdi. Borghild adı verilen şişme kadının yüzü için 1940’ların ünlü yıldızı Kathe Von Nagy model olarak kullanılmış. İlk modern şişme kadın 1941’de üretilmiştir. Psikiyatr Dr. Rudolf Chargeheimer, “Şişme bebeklerin varoluş amacı askerlerimizi rahatlatmaktır. Zira onların asli görevi savaşmak, gittikleri yerlerdeki kadınlarla oynaşmak değil,” diye kamuoyuna açıklama yapmıştır.
Bugün şişme kadın sektörü milyar dolarlık hacme sahip, namus cinayetlerine dahi konu oluyor. İnsanların seks ihtiyacı internetin hızla gelişmesini de sağladı. İçeriğin önemli bir yüzdesi porno. Şimdi de robot teknolojisinin gelişmesine itici güç oluyor. İlk seks robotu patentlerini alacak, üretecek şirketlerin kazançlarını düşünebiliyor musunuz? Geleceğin Apple, Google, Facebook’u onlar olacak. Şirketler fabrikalarda veya başka işlerde çalışacak robotlardan çok seks pazarına göz dikmiş durumda. Çünkü çağımızın en önemli sorunu yalnızlık.
Seks robotlarının hayatımıza nasıl gireceği çoktandır bilimkurgu kitap, film ve dizilerinde konu ediliyor. Örneğin, 1987 yapımı “Cherry 2000”de karakterimiz, çok sevdiği robotu bozulunca yedek parça için kanunların olmadığı bir bölgede, tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor. “Dark Matter”ın 7. Bölümünde Ruby Rose’un canlandırdığı seks robotu Wendy, kahramanlarımızın içinde bulunduğu gemiyi en yakın güneşe sokarak, yok etmeye çalışıyor. Sadece kadın seks robotları mı? Ustamız Isaac Asimov’un “Robot Serisi”nin üçüncü kitabı “The Robots of Dawn”da Gladia Delmarre, R. Daneel Olivaw’ın ikizi R. Jander’i kocası olarak görüyor. Arzlı dedektif Elijah Baley, R. Jander’in “öldürülmesi” üzerine uzaylı gezegeni Aurora’ya gidiyor.
2009 yapımı “Surrogates”de (Suretler) insanlar artık evlerinden çıkmıyor. Gündelik yaşamlarında bağlantılı oldukları suretlerle, yani onlara benzeyen robotlarla yaşıyorlar. Surrogates’in başrolü Bruce Willis, robotların seks, şiddet ve cinayet tatmini için kullanıldığı 2015 yapımı “Vice” adlı filmde de oynuyor. Steven Spielberg’in yönettiği, 2001 yapımı A.I. Artificial Intelligence filminde Jude Law kadınlara hizmet eden bir erkek seks robotunu canlandırıyordu. Karl Urban’ın oynadığı, benim çok beğendiğim ama kısa ömürlü bir proje olan “Almost Human”da da robot konusu işlenmişti. Seks robotları için insan dokusu kullanan bir suç örgütü, gerçek kadınları kaçırıyor ve onları öldürüyordu.
Yakın dönemden “Ex Machina” bu konuda yakın geleceğimizi gösteren en önemli film galiba… 2013 yapımı, Oscar kazanan “Her” filminde ise robotla değil, telefonundaki yapay zekayla aşk yaşayan insanlar anlatılıyordu. Herhalde Türk insanının en çabuk adapte olacağı teknolojik gelişme bu olacaktır. Nitekim bilimkurgu üzerine çok üretimi olan sinemamız yıllar önce buna el atmıştır: 1987 yapımı, Kartal Tibet’in yönettiği, Kemal Sunal ve Fatma Girik’in oynadığı “Japon İşi” adlı filmde, kahramanımıza Japonya’dan bir robot gönderiliyor ve olaylar gelişiyor.
Şu anda bu yazıyı okuyan birçoğunuzun, seks robotlarının getireceği rahatlığı hayal ettiğini tahmin ediyorum. Trip yok, ağız kokusu yok, terk edilme, aldatılma korkusu yok. Hijyenik de. Ama o kadar da basit değil: Seks ihtiyaçlarını robotlar üzerinde tatmin etmek insanlığı sonu olabilir. Kimse doğal üremeyi tercih etmeyebilir.
Ayrıca robotların, tıpkı klonlar gibi insan ruhunun karanlık yönleri için kullanılacağı su götürmez bir gerçek: sado-mazo seks, işkence, cinayet… Seri katillerin çoğu nasıl çocukluklarında hayvanlar üzerinde deneyim kazanıyorsa, insanların içindeki kötülüğün robotlara işkence tatminin kısa sürede zevkini yitireceği, gerçek insanları hedef alacağı ön görülebilir. Her ne olursa olsun, iyi bir seks robotu, her uzay yolcusunun sonsuz boşluktaki uzun yalnızlığında yegâne dostudur.
Sadece astronotlara değil, benim gibi hayal gücü işçileri için de bulunmaz nimet olurdu doğrusu… Zira çok ilgi isteyen, yazmaya ayırdığınız zamanı kıskanan, tripli, rahat bırakmayan bir sevgili her yazarın kabusudur. Ama filmlerdeki seks robotları, kezbanlıkta ve sorun yaratmada kızlardan aşağı kalmıyor doğrusu.
Hazırlayan: Orkun Uçar