Harun Rızatepe‘nin Anglosakson Felsefede Bilgi Görüşleri adlı kitabında, bir kol ve bir görme bileşeninden oluşan robota lego oynatan bir yapay zeka uygulamasından bahsedilir. Görme bileşeni aracılığıyla lego parçaları tanıtıldıktan sonra kendisine verilen iki boyutlu bir çizimi üç boyutlu olarak kurması beklenir. Robot deneme yanılma yöntemiyle öğrenmeye başladığı lego oyununu 110 saatlik bir çalışmanın sonunda 5 yaşındaki bir çocuktan daha hızlı bitirir hale gelir. Üstelik bir parçanın eksik olduğunu gördüğünde herhangi bir insan yavrusu gibi figan etmez, “şu parça eksik” iletisi verip görevini usluca sonlandırır.
“Çıkarımlı sistemler uygulamalı kuramların denetlenmesinde yararlı olabilirler. Eğer soyut sistemle uygulamalı kuram arasında yeterince yakın bir eşbiçimlilik varsa, soyut sistemde çıkarsanan sonuçların, uygulama alanında öncülleri sağlanan durumların belirmesi durumunda, çıkarsanan durumlarının uygulama alanındaki karşılıklarının da birlikte ortaya çıkmaları beklenir. Bu beklenti sık sık gerçekleşirse soyut sistemle uygulama alanının birlikte ele alınmasıyla bir yandan uygulama alanında güvenilir öndeyiler yapma fırsatı bulunur. Öte yandan uygulama alanında gözlemlere başvurmadan, salt soyut kuram uygulama alanında yeni genellemeler bulmanın yöntemi olarak kullanılır. Öklid geometrisi ve Newton mekaniği kullanılarak, Kepler astronomisine dayanılarak yapılan öngörülerin doğru çıktığının deney ve ölçümlerle saptanmasıyla Kepler sisteminin bilimsel kredisinin epey artması, Mill’in bu görüşünü esinlendirmiş olsa gerekir.”
a.g.e., s. 35.
Kuram ve deney arasında birebir örtüşme ya da uyum olması halinde, deneye başvurmaksızın deneyle ilgili çıkarımlar yapmak mümkün. Bu bakımdan bilim, gökbilim ve fizik gibi alanlarda makro ölçekte bir hayli ilerledi. Gelgelelim, sosyal bilimler gibi insanı ilgilendiren, insan öznesini merkeze alan mikro ölçekli alanlarda bu denli bir örtüşme yakalamaktan çok uzaktayız. Arap Baharı denen olguyu kim öngörebildi mesela?
Yine de sosyal bilimlerin ve psikolojinin de bir gün fen bilimlerinde olduğu gibi başarılı öngörülerde bulunabilecek düzeye gelmesi en azından mümkün. Bunun örnekleri var en azından. İnsan söz konusu olduğunda devreye çok fazla parametre giriyor ve bu ciddi bir sorun gerçekten. İnsanı anlamanın kolaylaşması, insana ilişkin nitelikli bilgilerin artması ve iradi kararları koşullayan parametrelerin daha fazla anlaşılması halinde yapay zeka çalışmalarında da koşut gelişmeler yaşanması mümkün.
İnsanın kararlarının ve davranışlarının öngörülmesi gibi konular doğrudan doğruya etikle de bağlantılı. Etik en zor felsefi disiplindir bana kalırsa. Herkesin etik üzerine atıp tuttuğu bir zamanda yaşıyoruz. Oysa değerleri temellendirmek çok zordur. Spinoza gibi filozoflarsa etik değerleri akılda temellendirmeye çalışmış, bunu adeta felsefi bir ütopya olarak görmüştür. Gelenek göreneklerle etiği temellendirmek ise birçok sakınca barındırıyor. Akıl, vicdan, gelenek görenek, tanrı vb. konularında etik tartışmaları bu nedenle son derece çetrefilli. Üzerine ciddiyetle eğilmeyi hak ediyor, üstünkörü değil…
Hazırlayan: Tamer Ertangil