Bildiğimiz, aşina olduğumuz dünya değişiyor ve teknoloji bu değişimin merkezinde yer alıyor. Yapay zekâ, din de dâhil olmak üzere yaşam tarzımızı değiştirme konusunda önemli bir rol oynuyor. Korku ve kabullenme, başlangıcından itibaren hep yapay zekâya verilen karşılıklar olageldi ve dini aktörler arasında da bu durum farklı değil.
Vatikan gibi bazı dinsel otoriteler yapay zekâdan bir şeytan çıkarma robotu yaratma fikrini memnuniyetle karşılarken, diğerleri bunun kıyamete yol açabileceğinden endişe duymaya devam ediyor. Öte yandan, bazı dini mezhepler yapay zekâyı tanrısal olana doğru bir adım olarak görüyor. Ancak asıl soru şu: Yapay zekânın din üzerinde bir etkisi var mı?
Yeni Exadus
Yapay zekâ geliştikçe, yeni bir dünya düzenine doğru yol aldığımız konusunda artan endişeler var. Bazı dini mezhepler yapay zekâyı benimserken, diğerleri bunun olası sonuçları konusunda endişelenmeye devam ediyor. Bazıları yapay zekânın sivil işlerden ya da ordudan sorumlu olması durumunda neler yapabileceği konusunda haklı endişelerini dile getirirken, bazı dini gruplarsa yapay zekânın tanrısallığa doğru bir adım olarak görülmesinden yana.
Diğer taraftan, hızla gelişen yapay zekânın bilinç kazanabileceğini ve “Tanrı’nın hayatımızı kolaylaştıran elçilerinden” biri hâline gelebileceğini hayal etmek zor değil.
Yüz tanıma yazılımı, ses sentezleme teknolojisi ve Siri, Alexa ve Cortana gibi yapay zekâ asistanları günlük faaliyetlerimizde bize yardımcı oluyor. Üstelik yapay zekânın vaat ettiği daha çok şey var.
Yapay Zekâ ile Dinin Bileşimi
Dini insanlığın gündeminden çıkarmak neredeyse imkânsız olduğu gibi, yapay zekâ için de durum hemen hemen aynı. Yapay zekâ DNA’mıza kazındı ve dini kuruluşlar öğretilerini yaymak, hatta inançlarının uygulamasını geliştirmek için teknolojiden en iyi şekilde yararlanıyor. Günlük okumalara ve dua çizelgelerine yardımcı olmak için indirilen uygulamalardan tutun da törenleri gerçekleştirmek üzere tasarlanmış sohbet robotlarına kadar. Japonya’daki yazılımcılar, Budist ritüelleri yürütmek ve cenaze törenleri gerçekleştirmek üzere programlanmış insansı robot Peppa‘yı tanıttı. Aynı zamanda, Vatikan bir adım daha ileri giderek bir şeytan çıkarma robotu tasarladı. Bunların tamamı dini ilerletmeye ve inananların inançlarını uygulamasına yardımcı olsa da, yapay zekâ henüz gerçek rahiplerin yerini alabilecek noktada değil.
Faraday Bilim ve Din Enstitüsü’nde araştırmacı Dr. Beth Singler, robotların rahipliğin bir sonraki aşaması olmadığına inanıyor, çünkü ona göre rahiplerin her zaman üstlenmeleri gereken roller var. Diğer taraftan, sohbet robotlarının ve algoritmaların dinin gerçek aktörleri olduğunu ifade ediyor. Singler’a göre sohbet robotları ve algoritmalar, yapay zekânın dinsel alanda faaliyet gösteren gerçek yüzleri. “Algoritmaların insanların hayatları üzerindeki etkisi, örneğin bir ipotek için ödeyeceğiniz miktarı belirlemek, birikerek büyük dönüşümler yaratan küçük değişiklikler,” diyor. Algoritmalar ve botlar yalnızca ne gördüğümüzü değil, hangi bilgilere eriştiğimizi ve kiminle konuşmayı seçtiğimizi de etkiliyor.
Korku ve Kabullenme
Korku ve kabullenme, yapay zekânın her şeyden sorumlu olması durumunda ne olabileceğine dair mantıksal tepkiler. Bazı dini gruplar, bilgisayarların kendi kararlarını vermesinin sonun başlangıcı olabileceğinden endişe duyuyor. Öte yandan, yapay zekânın kabulü tanrısal olana doğru olumlu bir itici güç anlamına da geliyor. Ancak yapay zekânın bu işlevi kendi sorunlarını da beraberinde getiriyor. Yapay zekâ ve onun benimsenmesiyle ilgili korkunun bir kısmı, teknolojinin bağışları kötüye kullanmada veya istismarlara yol açmada da kullanılabilme potansiyelinden ileri geliyor. Yapay zekâ ve dinin bir araya gelişi, Vatikan’ın bir üyesi tarafından “müjdecilik için bir fırsat” olarak alkışlandı. Bazı üyeler ise kullanıcıları yapay zekâya çok fazla güvenmemeleri gerektiği konusunda uyardı, çünkü bunun Tanrı’dan daha da büyük bir kopuş hissine yol açabileceği fikrindeler.
Yapay zekânın din veya onun kabulü üzerinde ne gibi etkileri olabileceğinden korkulması önemli değil, burada asıl önemli olan şey insan faktörü. Sonuç olarak, yapay zekâ ve din konusunda her zaman endişeler varlığını koruyacak ve bu endişelerin çoğu da bilinmeyenden, belirsizlikten ve kabullenmeden duyulan korku etrafında yoğunlaşacak. İnananların inançlarını uygulamalarına yardımcı olacağı kesin, ancak yapay zekânın nihayetinde üstün varlıklar olarak insanlığı ‘devireceği‘ fikrinden kaynaklanan belirsizlik ve korku da hâlâ mevcut. Korku ve kabullenmeyi birbirinden kesin çizgilerle ayırmaya henüz yakın olmayabiliriz, ancak yapay zekâ dinin bir parçası hâline geldiği sürece faydalı olmayı da sürdürecek gibi görünüyor.
Kaynak: The AI Journal
Yapay zekânın tanrı olduğu bir dinin rahibi olmak istiyorum.