Oyun Evreninde Yayılan Bir Salgın: Corrupted Blood

Corona, 2020 yılına damgasını vuracak gibi görünüyor. İnsanlar zaten hep hastalıklarla boğuşmuştur ama şimdilerde hastalıklar daha kolay yayılıyor. Virüsün tüm dünyaya yayılması bir uçak biletine bakar. Plague Inc. oyununda bir parazit, bulaştığı insanların dopamin salınımını tetikleyerek daha fazla seyahat etmelerine sebep oluyordu. Bu parazit oyunun sonunda bulaştığı insanları bir tanrı olduğuna inandırıyordu. Beyinlerindeki asalağın tanrı olduğuna inanan, ibadethanelerini kafataslarının içinde taşıyan milyonlarca insan… Eğlenceli bir distopya.

Gelecekteki bir tarihte böylesi egzotik bir parazit ortaya çıkar mı ya da üretilir mi bilinmez ama aynı zamanda hastalığa yakalanmış birinin, bitap düşmeden önceki davranışları da tam olarak tahmin edilemezdir. Hastalığı kapmış bir eleman, sağlıklı olanlara karşı büyük bir kin duyabilir. Hastalığını başkalarına da yaymak isteyebilir. Bazıları da bu kıyametvari durumdan çıkar sağlar. Devasa alanlara uygulanan karantinalar bazılarına epey yarar, bazılarını ise batırır. Bazıları hastalıktan falan ölmez, çöken ekonomiden ya da bunalımdan intihar eder. İnsanlar hastalıklarını uzaya da taşıyor. Birtakım mikropların uzaydaki korunaklı alanlarda tutunacak yer bulup ürediğini ve mutasyona uğrayıp egzotik bir şeye dönüştüğünü düşünün. İnsanlar bu varlıklarla çok iç içe yaşıyor. Çocukların dişleri çürüyor, insanların burnu akıyor, eller yıkanmazsa bu varlıklar daha pek çok yere taşınıyor. İşte bu varlıklarla böylesine iç içe olunca, hastalıklarla alakalı yüzlerce kurgu düşünebilir insan.

Ancak gerçek hayat, kurgularda pek rastlanılmayan hakiki bir karmaşıklığa ama bu karmaşıklığın içinde de sinir bozucu sade bir dokuya sahiptir. Kurgular bu karmaşıklığa ulaşmayı başaramaz. Çünkü kurgularda, her şey kurgulayanın elindedir. Gerçeklikte ise ihtimaller sonsuzdur. Nitekim hastalıklar da sırf gerçekliğin kendisinde kalmayıp, insanların yarattığı sanal bir gerçekliğe de bulaşmıştır. Oyun tarihine Corrupted Blood Incident diye geçen bir olaydan bahsediyoruz. Bir keresinde World of Warcraft oyun evreninde tuhaf bir “salgın hastalık” başlamıştı. Vakanın ismi uyduruk bir creepypasta’yı andırsa da, esasında gerçek bir olay.

13 Eylül 2005’te Blizzard oyuna yeni bir güncelleme getirmişti. Bu etkinlikte Zul’Gurub diye bir raid de vardı. Bölüm sonu canavarı Hakkar, oyuncuların “kanını” emiyor ve bunu da kendini iyileştirmek için kullanabiliyordu. Hakkar, Corrupted Blood diye bir debuff ile oyuncuların kanını zehirliyordu. Bu debuff, bir bug sonucu Hakkar’dan oyunculara da yayılmaya başladı. Olaylar da burada koptu. Hakkar’dan debuff kapan oyuncular, bunu etraflarındaki diğer oyunculara da yayıyordu. Tıpkı bir virüs gibi. Bu debuff oyunculara sürekli zarar verdiği için düşük level çarlar anında ölüyordu ama yüksek level çarlar hayatta kalabiliyordu. Corrupted Blood zaman içinde ya da çar ölünce geçiyordu.

O yıllarda, World of Warcraft’ın dünya çapında iki milyonu aşkın oyuncusu vardı. Bu oyun dünyasında şehirler, kasabalar ve de kırsal bölgeler bulunuyordu. Corrupted Blood olayından dolayı pek çok büyük kent ve kasaba terk edilmişti. Oyuncular, Corrupted Blood kapmamak için kırsal bölgelere kaçıyordu panik içinde. Sanal kentler ise ölü çarların sanal cesetleriyle dolup taşıyordu. Oyuncuların verdiği tepkiler çeşit çeşitti. Neredeyse, insanların gerçek hayatta yaşanan salgınlara verdiği tepkiler ile paralellik gösteren davranışlar sergiliyordu oyuncular.

Mesela heal yeteneği olan oyuncular yaralanan oyuncuları iyileştiriyordu. Bir işe yarayamayacak kadar zayıf olan oyuncular diğer oyuncuları enfekte olmuş bölgelerden uzak tutuyordu. Bazıları kendi ekmeğinin peşine düşmüş, uzaklara, hastalığın olmadığı kırsal arazilere kaçıyordu. Kimisi Corrupted Blood’ı her önüne gelene yaymaya çalışıyordu. Kimileri de bu felaketten çorbasını kazanmak için uğraşıyordu. Blizzard, oyun dünyasında karantinalar falan uygulasa da pek başarılı olmadı. Bazı oyuncular bu durumu ciddiye almıyordu çünkü.

Corrupted Blood vakası akademinin de dikkatini çekmişti. 2007 senesinde Ran D. Ballicer isimli bir epidemolojist o yıllarda etkili olan SARS virüsü ile, Corrupted Blood arasındaki benzerliklere dikkat çeken bir makale yazmıştı. İnsanlar World of Warcraft ya da Second Life gibi sanal dünyaların, salgın hastalıkları modellemek için kullanılabileceğine inanıyordu. O yıllarda her şey tabii fazlasıyla kendine hastı. Bunu ancak bir on beş, yirmi sene sonra fark edebiliyoruz.

Akademi haricinde, savunma alanındaki uzmanların da dikkatini çekmişti bu Corrupted Blood vakası. Kimileri böylesi vakaları inceleyerek terörist hücrelerinin nasıl oluştuğunu ve hareket ettiğini anlamanın daha kolay olduğunu söylüyordu. Elbette bilgisayar modellemeleri de kullanabilirlerdi. Lakin oyunlarda yaşanan böylesi vakalar gerçek insanları ve gerçek davranışları içerdiği için çok daha işe yarar.

Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

starcraft zerg gezegen

StarCraft Evreninden 10 Zerg Gezegeni

“Burada (Koprulu sector) kimse yatağında ölmez.” StarCraft evreninde, Terran ve Protoss türünün kolonize ettiği ancak …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin