Edebiyatist Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Ayan, “Yapay Zekâ ve Türk Edebiyatının Geleceği” hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Rica ederim. Edebiyata bir nebze katkımız olacaksa her zaman taşın altına elimizi atarız.
Geçtiğimiz günlerde Türk Edebiyatında şaşkınlık yaratan bir olayla karşılaştık. Dedalus Kitap’ın telifsiz olarak adlandırılabilecek dokuz eserin çevirisini yapay zekâ programı DeepL aracılığı ile yaptığını öğrendik. Daha sonra yayınevi konu ile ilgili açıklama yaparak durumu kabullendi. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Aslında bu konuyu yayınevinin adını kullanmadan ele almak daha doğru olur. Dedalus, dokuz eserin çevirisini yapay zekâ ile yaptığı anlaşılınca açıklamada bulunmak zorunda kalmış. Takip ve takdir ettiğim bir yayıneviydi. Onlar için talihsiz bir durum oldu. Çünkü birçok yayınevi, çevirmen maliyetinden kaçmak için bu tür uygulamalar yapıyor. Hatta iyi bir çevirmen tarafından yayına hazırlanmış bir kitabın aynısını ufak tefek değişiklikler yaparak müstear adlar kullanarak yayımlayanlara bile rastladık.
Konuya dönüp yayınevinin açıklamalarına değinecek olursak, şu soruyu sormak gerekir: Yayınevi bu açıklamalarda ne kadar samimi? Bunun cevabı çok basit; madem deneysel bir şey yapıyorsunuz, bunu neden sürecin başında kamuoyuna duyurmuyorsunuz? Eğer şeffaf bir yaklaşım sergilenip bunu okur ve paydaşlarla paylaşsalardı işin rengi değişebilirdi. Ama siz dokuz çeviri yapıp bunları okuyucuyla buluşturuyorsunuz, sonra yaptığınız, sizin tabirinizle deneysel yaklaşım anlaşılınca açıklama yapıyorsunuz. Yaptığınız uygulama fark edilmeseydi ne olacaktı? Çeviriler yapılmaya devam edilecek, sahte isimler künyede çevirmen olarak anılacaktı.
Yayınevi açıklamasının bir bölümünde şöyle diyor; “Emeği değerli kılacak yenilik.” Bu söylem, çevirmeni bir maliyet unsurundan öte görmeyen tüccar dilidir. Neredeyse tüm yayınevleri çevirmenlere benzer görüşte yaklaşıyor. Bunu eserlerin kapaklarında da görüyoruz. Yazar isimleri büyük puntolarla yazılırken çevirmenlerinki karınca duası gibi. Hatta birçok eserde kapakta bile adlarını görmüyoruz. İç sayfadaki künyeye yazmayı yeterli görüyorlar.
Yayınevleri elbette ki ticari kuruluşlar ve ticari düşünecekler ama bunu yaparken öncelikle ahlak kurallarını göz ardı etmemeleri gerekiyor. Ayrıca bir yayınevinin en büyük misyonu, Türk Edebiyatını geliştirmek ve dünya edebiyatı içinde önemli bir yere ulaştırmak. Bunu sağlamanın yollarından biri de, çoğu zaman eserde yazardan daha fazla emeği olan çevirmenlere gereken saygı ve değeri vermek.
Bilindiği gibi yapay zekâ (YZ); görsel sanatlar, öykücülük, tasarım gibi alanlarda çalışabiliyor. Edebiyatist Yayınevi’nde YZ destekli çalışmalar var mı?
Sadece edebiyatta değil, yaşamın her alanında çağı yakalamak, günceli takip etmek gerektiğini düşünsem de özellikle dergi ayağında biraz daha klasik, nostaljik bakıyorum.
Şöyle ki, şu an neredeyse matbu dergi kalmadı gibi bir şey, herkes dijitale döndü. Biz ısrarla matbu dergi çıkarmaya devam ediyoruz. Aslında buna, organizmaya farklı, yapay bir şey almamak diyebiliriz.
Her alanda teknolojiden faydalanmalı ama edebiyatta en önemli unsur duygu. Yapay zekâ bunu ne kadar yapabilir, (bence hiç yapamaz) tartışılır. Bu kapsamda yine aynı ifadeyi kullanacağım, biz klasik kalmayı tercih edeceğiz.
Elbette birçok yayınevi görsel sanatlar, öykü, roman ve çeşitli alanlarda bu teknolojiden yararlanacaktır.
YZ aracılığı ile ortaya konmuş bir ürünün telif konusunda yasal boşlukları kolaylıkla aştığını biliyoruz. Peki, YZ’nin ürettiği eserleri etik başlığında değerlendirecek olursak neler söyleyebilirsiniz?
Toplumların ahlak anlayışları ve yaşam prensipleri çok önemli. Örneğin, bizim toplumumuz özelinde nasıl değerlendiririz? Etik mi, değil mi? Diyelim ki bir yazar, YZ yardımıyla bir roman yayımladı ve bu roman ile ödül aldı. Biz bilecek miyiz o romanın YZ ile yazıldığını? Eğer bir şekilde öğrenmesek, o yazar bunu topluma yüksek ihtimalle söylemeyecektir. Örnek, birinci sorudaki yayınevi gibi. Ve buradan da etik anlayışımızın ne seviyede olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
19 Temmuz 2023 tarihinde ABD’de faaliyet yürüten meslek örgütü The Authors Guild, dokuz binden fazla yazarın desteği ile bir açıklama yaptı. Bildiride YZ kullanımına dair öngörülebilir tehlikelerden bahsedildi. Bu bildirinin özünde ise YZ’nin eser sahiplerinden izinsiz “anonim” denilebilecek içerikler üretmesine dair bir karşı duruş vardı. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler?
Bilinçli bir topluma çok güzel örnek bir davranış. YZ’nin elbette faydalı yönleri olacaktır. Ama eksi ve artı yönlerini bir teraziye koyduğumuzda hangisi ağır gelecektir? Bence özellikle ülkemizde eksi yönü daha ağır basacaktır. Hâlihazırda insanlar birbirlerinin eserlerinden fütursuzca intihal yaparken YZ onlar için bir velinimet olacaktır.
YZ’nin ileride daha korkunç infiallere -edebiyatın yozlaşması gibi- yol açmaması için başta Yayıncılar Birliği olmak üzere meslek birliklerinin ve yetkili odakların bunu hiçbir boşluk bırakmadan yasal bir zemine oturtması gerekiyor.
The Authors Guild, YZ aracılığı ile yapılacak üretimlerde “Onay, Tazminat, Şeffaflık” konularına dikkat çekmişti. Buradaki “Şeffaflık” konusu ise edebiyat dünyasını bekleyen en önemli sorunların başında geliyor. Sizce YZ’nin dâhil olduğu bir eserin “Şeffaf” olması mümkün mü?
Bu mümkün değil, çünkü karşımızda bir insan yok. Bir makineyle muhatabız. Makineye hangi veriyi yüklüyorsak o da bize o verilerin türevlerini sunuyor. Bir nevi kendi paralel evrenlerimizi yarattırıyoruz.
The Authors Guild bildirisinde, YZ’nin kullanıldığı tüm içerikler için kaynak notu ve telif konusu vurgulanmıştı. Sizce bu durum YZ karşıtlığı mı doğurur yoksa yasal düzenlemelerle orta yolu bulmak mümkün mü?
Yaydan fırlayan hiçbir oku eski konumuna getiremeyiz. Ben de YZ’ye karşıyım ama şu noktada onu görmezden gelemeyiz. İnatla yok sayamayız. Burada en uslu davranış orta yolu bulmak olacaktır.
Bir eserin YZ yardımıyla yazılıp yazılmadığını anlamanın bir yolu var mı? Size gönderilen dosyaların benzer nedenlerle telif sorunu yaratmayacağından nasıl emin oluyorsunuz? Aldığınız tedbirler neler?
Aldığımız özel bir tedbir yok ama yayın kurulundaki arkadaşlarımız alanında uzman kişiler. Her dosyayı titizlikle inceleyip değerlendiriyorlar. Her zaman iddia ettiğim gibi YZ ile ortaya çıkan bir eserin ruhu olmayacaktır. Ruhu olmayan bir eser de yetkin insanlarca kolaylıkla anlaşılacaktır.
Ülkemizde faaliyet yürüten Çevirmenler Meslek Birliği ise 21 Temmuz 2023 tarihinde konu hakkında bir açıklama yayımladı. Bu açıklamaya katılıyor musunuz?
“Yapay zekâ diye bir şey yoktur,” şeklinde çok sert bir giriş yaptılar. Büyük oranda onlara katılıyorum. YZ özgün bir şey üretemeyecek, üretemez. Ancak ona sunulan bilgilerin türevleri çıkar ortaya. Ama bununla birlikte YZ’yi de yok sayamayız.
YZ’nin önlenemez yükselişi ile birlikte üretilen eserlerin (film, resim, kitap, tasarım vb) edebiyat dünyasına katkısı ya da zararı hakkında bir öngörünüz var mı?
Bu, kültürden kültüre değişecektir. Yukardaki bazı soruların cevaplarında da dillendirmiştim. Bizim toplumsal kültürümüze, ahlak yaşantımıza göre suiistimaller çok olacaktır. Ama toplumsal ahlakı daha üst seviyede olan ülkelerde katkısı olabilir.
Satışa sunulan kitapların çoğunlukla büyük sermaye grupları tarafından desteklendiğini ve ayrıca birçok eserin de film/dizi projelerine dâhil edildiğini biliyoruz. Ortaya konan bu eserlerin görsel alana taşınması esnasında bilgisayar teknolojisinin kullanıldığı gerçeği de var. Ayrıca söz konusu eserlerin tanıtım ve reklam sürecinde de YZ tabanlı sistemlerden yardım alınıyor. Küçük bütçeli yayınevleri ve bağımsız yazarlar, bahsi geçen bu devasa sermaye grupları karşısında nasıl hayatta kalabilir?
Orta ölçekli ve daha küçük yayınevleri bu krizi fırsata çevirebilir. Herkesin aynı tür ürettiği bir sektörde farklılaşmayı başarırsak ki YZ’yi kullanmadan üretilen eserlerde bunu göreceğiz, hayatta kalınabilir. Tabii, çok ciro yapılamasa da…
Teknolojinin kazandığı bu ivmeden yola çıkarak Türk Edebiyatının geleceğini tasvir etmek mümkün mü?
Elbette mümkün değil ama elimizde çok güzel veriler var. Son iki yüzyıla baktığımızda Türk Edebiyatı neler yapmış, hangi eserleri dünya edebiyatına kazandırmış, ivmesi ne yönde? Bunlar geleceğe ışık tutabilir.
Son olarak okurlara, yazarlara, tasarımcılara, editörlere ve çevirmenlere ne söylemek istersiniz?
Bilirsiniz, edebi metinlerde klişe sözlerden kaçınılır ama bunu söylemeden geçemeyeceğim:
“Taklitler, aslını yaşatır.”
Taklitten kaçalım, ruhu olmayan işler yapmayalım. İnsan hayatı gibi…
Sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Sevgiler…