cloud-atlas

Bulut Atlası ve İmgeler Yoluyla Felsefe

2012 yılının Wachowski Kardeşler yapımı çarpıcı bir filmi olan “Bulut Atlası(Cloud Atlas) 2004 yılında İngiliz yazar David Mitchell tarafından aynı isimle kaleme alınan romanın beyaz perdeye başarılı bir şekilde uyarlanmasıyla izleyicilerin beğenisine sunulmuştu. Film, farklı yer ve zaman dilimlerinde birbirinden bağımsız şekilde meydana gelen altı tane hikâyeyi anlatıyor. Peki, birbirleriyle hiç ilgisi bulunmayan bu altı hikâye nasıl birbiriyle ilişkilendiriliyor? Wachowski kardeşler postmodern özellikler taşıyan bu karmaşık romanı büyük bir ustalık ve muazzam bir görsellikle birleştirerek, etkileyici bir yapıt ortaya çıkarmayı başarıyor. Eserde bulunan çeşitli göstergebilimsel ögeleri, imgelerin görselliğiyle sinemaya yansıtarak, derin felsefi imaları adrese teslim ediyor. Filmin başrollerinde Tom Hanks, Hugo Weaving, Hugh Grant ve Halle Berry gibi usta oyuncular yer alıyor.
Bu yazıda Bulut Atlası’nda bahsedilen altı hikâyenin barındırdığı imgeleri ve felsefi mesajları mercek altına almak istiyorum.

Bulut Atlası altı adet alt hikâye ve bir adet ana hikâyeden oluşmaktadır. Alt hikâyeler, birbiriyle ilgisiz olmalarına karşın, belirli aşamalarda birbirleriyle ortak bir takım bağlantılar içeriyor. Örneğin, ana hikâyenin ima ettiği temel mesajlardan biri, tüm insanlığın ortak bir geçmişe ve yaşantıya sahip olduğu mesajıdır. Böylece tüm insanlık adeta bitmek bilmeyen, devasa bir döngünün parçasıdır. Benzer yaşamlar ve olaylar kendini sonsuz sayıda tekrarlamaktadır. Bu şekilde içerik aynı kalmasına karşı sadece şekil (form) değişmektedir ve bu döngü yüzyıllar boyunca devam etmektedir. Tüm alt hikâyelerde, bahsetmiş olduğum bu döngüye dair çeşitli imgeler ve göndermeler görebiliyoruz.

cloud-atlas 7

Her alt hikâye, ustaca bir sonrakine bağlanmıştır çünkü her alt hikâyede bir önceki hikâyede geçmiş olan unsurlar açığa çıkarılmaktadır. Örneğin: Frobisher, Belçika’da bulunduğu Şato’nun kütüphanesinde Pasifik Okyanus’unda seyahat eden Adam Ewing isimli birine ait yarısı koparılmış olan bir günlük bulmuştur. ‘Russian Dolls’ veya ‘Chinese Boxes’ dediğimiz bu teknik sayesinde her alt hikâye farklı mekân ve zaman dilimlerinde olmalarına rağmen birbiriyle ortak bazı alanlarda birleşiyor.

Bu bağlantıyı sağlayan ikinci bir öge, tüm alt hikâyelerde kullanılan ve filmde de açıkça vurgulanan kuyruklu yıldız imgesidir. Kuyruklu yıldız imgesi, filmin genelinde önem arz etmektedir çünkü her altı ana karakterinin vücudunun belirli bir bölgesinde doğum lekesi şeklinde yer almaktadır. Kuyruklu yıldız imgesi böylece tüm hikâyeler ve karakterler arasındaki bağlantıyı görsel bir şekilde sağlamaktadır. Benzer biçimde, farklı zaman dilimlerinde benzer karakterler tarafından gerçekleştirilen sonsuz eylem döngüsünü sembolize etmektedir. Bunu reenkarnasyon olgusuna yapılan bir atıf olarak da yorumlayabiliriz. Hepimizin hayatı birbirimizinkinin bir kopyasından ibarettir. Aynı kişiler ve aynı yaşamlar kendini sonsuz biçimde tekrar etmektedir. Burada kuantum mekaniği teorisi tarafından desteklenen çoklu evren (multiverse) hipotezine yapılan güçlü bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Bu hipoteze göre, evrenimiz tek değil, çokludur ve benzer evrenlerde, benzer dünyalar ve yaşam formları mevcut olmakla birlikte, benzer yaşamlar sınırsız bir döngü halinde var olmaktadır.

cloud-atlas 4

Filmde, her oyuncunun 6 adet farklı karaktere bürünmesi bu mesajı iyiden iyiye güçlendirmiştir. Örneğin, Tom Hanks her alt hikâyede bir karakteri canlandırmaktadır. Birinde ana karakter, diğerlerinde ise yan karakteri oynamıştır. Wachowski kardeşlerin özelikle başvurdukları bu yöntem, romanın alt metninde yer alan bu felsefi mesajı resmen izleyicilerin gözünün içine sokmayı amaçlamaktadır.

Yeni Seul’da 2144 yılında geçen ve bilimkurgu türünü temsil eden ‘An Orison of Sonmi 451’ hikâyesine dikkatinizi çekmek isterim. 2144 yılının Yeni Seul’u doğrudan yukarı doğru (dikey biçimde) gelişmiş bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Otoyollar, binalar ve tüm yapılar üst üste binmiş durumda çünkü şehrin yerde kalan kesimi çeşitli doğal felaketlerden nasibini almış ve okyanus dalgaları yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu yüzden yollar ve yapılar üst üste binen katmanlar şeklinde gökyüzünde yukarı doğru uzanan bir perspektif şeklinde tasarlanmış. Bu perspektifte, duayen İngiliz yazar J.G. Ballard’ın ‘Gökdelen(High Rise) romanına bir gönderme olduğu aşikar. Sonuç ise futuristik ve distopik bir gelecek portresidir.

cloud-atlas 3

Yeni Seul’da Papa Song ismini taşıyan bir fast food zincirine konuk oluyoruz. 2144’ün Yeni Seul’u, kapitalizmin ileri evresini gözler önüne sermektedir. Bu evrede, doğal felaketler başını almış gitmiş, ‘Corpocracy’ olarak adlandırılan ve şirketlerin egemenliğine dayanan bir yönetim şekli hüküm sürmüştür. Papa Song zincirinde ‘fabricant’ olarak tabir edilen klonlar adeta köle gibi çalıştırılmaktadır. Bu düzen, Sonmi 451 kod adını taşıyan klonun Hae-Joo-Chang isimli cengâver kahramanla tanışana kadar aynen devam ediyor. Hae-Joo Chang, Sonmi’nin uyanmasını ve sisteme başkaldırarak isyancı milislerin safına katılmasını sağlar. Velhasıl büyük umutlarla gerçekleştirilen isyan girişimi ciddi bir başarısızlıkla sonuçlanır ve nihayetinde Sonmi idam edilir.

Bu büyüleyici ve bir o kadar da eleştirel bilimkurgu hikayesinde, kapitalizmin ileri evresinde dünyanın almış olduğu hal, prototip bir şehir (Yeni Seul) vasıtasıyla tasvir ediliyor. Şehrin devamlı yukarı doğru, dikey biçimde gelişmesi bir tercihten ziyade, zorunluluğa bağlı olarak ortaya çıkmıştır. İşte bu noktada muazzam bir ekolojik (çevresel) eleştiri söz konusudur. Kapitalizmin tahrip ettiği ve neredeyse yaşanmaz kıldığı dünyada, okyanus seviyeleri tehlikeli boyutlarda yükselmiş ve şehrin bazı kısımları tamamen su altında kalmıştır. Hatta dünyanın bazı bölgeleri yaşanılmaz hale gelmiştir. Bundan dolayı burjuvaziyi temsil eden üst tabaka şehrin üst katmanlarında yaşarken, maddi gücü olmayan ve ‘alt insan’ (untermesch) olarak nitelenen fakir sınıflar, tehlike arz eden ve sel riskiyle her daim karşı karşıya olan kısımlarda kaderlerine terk edilmişlerdir. Bu bağlamda, ekolojik eleştiriyle birlikte esas olarak sınıfsal bir eleştiri de hakimdir Sonmi’nin öyküsünde.

cloud-atlas-sonmi

Nea So Copros isimli devletin resmi ideolojisi ‘corpocracy’ (korpokrasi) olup, büyük şirketlerin egemenliği ile katı bir sınıf ayrımına dayanan bir yönetim şeklini benimsemiştir. ‘Nea So Copros’ tabiri yeni kapitalist düzeni sembolize etmektedir. Sınıfsal ayrım yoluyla klasik ‘ezen ve ezilen’ düalitesine göndermeler yapılmaktadır. Sonmi’nin hikâyesinde karşımıza çıkan bir diğer önemli imge, sabun imgesidir. Günde 19 saat, durmaksızın adeta bir makine gibi çalışan bu klonların tek besin maddesi günün sonunda tükettikleri bir paket sabun! Normal şartlarda sabun temizlenmek ve arınmak için kullanılan bir objedir. Vücudu temizlemekle birlikte, vücudun sabun yoluyla yenilendiği de söylenebilir. Klonların tükettikleri sabun adeta bir uyuşturucu görevi görerek, hafızalarını günlük olarak temizliyor (siliyor) ve klonları koşulsuz biçimde kontrol altında tutuyor. Böylece, mükemmel biçimde kurgulanmış sistem tıkır tıkır işliyor ve onları isyan etmekten alıkoyuyor. Sabun imgesiyle dövüş kulübüne (Fight Club) yapılan bir göndermeyi gözlemliyoruz. Her iki eserde sabuna olumsuz bir anlam ve işlev atfedilmiştir. Buna ek olarak Yeni Seul şehrinin İngilizcede Neo-Soul veya okunuş itibariyle: New Soul (Yeni Ruh) olarak algılanması pek tesadüf olmasa gerek. Bunu, yine ana kurgudaki sonsuz hayat döngüsüne ve reenkarnasyon olgusuna yapılan bir gönderme olarak algılayabilmekteyiz.

Son olarak, altı (6) rakamını Bulut Atlası’nda tekrarlanan bir imge olarak düşünebiliriz. Baştan sona kadar eserin her yerinde 6 rakamı mevcut. Öncelikle, ana hikâyenin kendisi 6 alt hikâyeden oluşuyor. Bu 6 hikâye, 6 farklı zaman diliminde ve 6 farklı yerde meydana geliyor. Buna ek olarak, Robert Frobisher karakterinin bestesinin adı “Cloud Atlas Sextet”. Sextet: 6 adet müzisyen ve enstrüman tarafından çalınan beste anlamına geliyor. Ayrıca Rufus Sixsmith karakterinde yine 6 rakamına bir gönderme mevcut. Sixsmith ve Timothy Cavendish karakterleri tam olarak 66 yaşındalar. Cavendish’in Hoggins kardeşlere borçlu olduğu tutar, 60 bin pound. İlaveten Sonmi ve klonların harfiyen uymak durumunda oldukları “Catechisms” yani İlmihaller yine 6 tane. 6 rakamına yapılan göndermeler burada bahsettiğimle sınırlı değildir. Peki, neden 6? 6 rakamının evrenin yaratılışı ve ruhların reenkarnasyon yoluyla farklı zaman dilimlerinde yeniden vücut bulmalarıyla yakından ilgili olduğu bu konu hakkında öne çıkmaktadır.

cloud-atlas 6

Sonuç olarak, göstergebilimsel açıdan son derece zengin bir eser olan Bulut Atlası, izleyicilere adeta görsel bir şölen yaşatmaktadır. Zengin oyuncu kadrosuna ek olarak, Wachowski kardeşlerin deneyimli yönetmenliği filmin karmaşık yapısının dağılmamasını ve altı parçadan, tek bir bütün olarak alnının akıyla sağ çıkmasını sağlamıştır. Eserde yoğun bir imge kullanımı mevcut olmakla birlikte, bu imgeler eserin alt dokusunda vurgulanan: sonsuz yaşam döngüsü, reenkarnasyon, baskı ve zulme karşı verilen özgürlük mücadelesi gibi çeşitli felsefi mesajları iletmek için bir araç olarak kullanılmıştır.

Hazırlayan: Cenk Tan

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

Moonfall

Ay Terörü: Moonfall

Felaket temalı yapımların önde gelen yönetmeni Roland Emmerich, bu kez Ay’ın saklanan büyük “sırrı”nı konu …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin