Reminiscence kapak

Melodramda Debelenmek: Reminiscence

“Geçmiş bir adamın peşini bırakabilir.”

En azından bir kez, hepimiz bir veya iki anıyı yeniden ziyaret etmek için zamanda geriye gidebilmeyi dilemişizdir. Ya yurt dışına giden arkadaşımıza vedamızı ya da mükemmel bir çöreğin ilk ısırığını aldığımız anı. Lisa Joy‘un yazıp yönettiği Reminiscence, bu konsepti alıyor ve bir hikâye çıkarmak için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Ancak dağınık kurgusu, ekseriyetle yorgun ve melodramatik bilimkurgu klişelerinden fırlamış gibi duruyor.

Film, Nick Bannister’ın (Hugh Jackman) sakin sesiyle sunulan bu dizeyle açılıyor. Kamera yükselirken, neredeyse safir bir okyanusun altında kalmış bir şehir silueti görüyoruz. İklim değişikliği nedeniyle Miami (hikâyenin geçtiği yer), okyanus duvarlarıyla kaplı birkaç alan dışında çoğunlukla sular altında ve gündüzleri dayanılmaz derecede sıcak olduğundan, şehir sakinleri yaşamını geceleyin sürdürüyor. Bu, hiç kuşkusuz olay örgüsünden çıkarılabilecek en iyi temalardan biri; sera gazlarının ve yükselen okyanusların acımasız ama dürüst bir tasviri.

Nick kendisini, müşterilerinin zihinlerinde gezinen ve geçmişle ilgili sorularını yanıtlayan “özel bir göz” olarak tanıtıyor. Bu işi arkadaşı ve eski askeri ortağı Emily “Watts” Sanders (Thandiwe Newton) ile birlikte yürütüyor. Nick ve Watts, müşterilerinin temel ve en çok ziyaret edilen anılarını bir kasanın içinde tutuyor.

Devamında Mae (Rebecca Ferguson), Nick ve Watts’ın evine geldiğinde ve kaybettiği anahtarları geri almak için süslü aletlerini kullanıp kullanamayacağını sorduğunda sürükleyici bir macera başlıyor. Anı seansında Mae’nin, post-apokaliptik Miami’nin gece kulüplerinde sahne alan bir şarkıcı olduğunu öğreniyoruz. Tabii Nick’in kendisine tutulması gecikmiyor. Bu durum ikisi arasında romantik bir ilişkiye yol açıyor, ancak sadece birkaç ay sonra Mae geldiği gibi aniden ortadan kayboluyor. Nick de bu kayboluşu takıntı hâline getiriyor ve geride bıraktığı anıları takip ederek Mae’yi bulma umuduyla tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor.

Reminiscence’ın ana konsepti büyüleyici. Anıları tekrar ziyaret edebilmek her zaman cezbedici bir hikâye. Ama bir erkeğin geçici bir romantizm yaşadığı bir kadının peşinden koşmak için her şeyden vazgeçmesi gereğinden fazla dramatik. Bunun dışında, insanların göründüğünden daha fazlası olabileceğine dair belirsiz birkaç şey dışında, filmin herhangi bir özel teması da yok.

Film, muhteşem kadrosunun potansiyelini ciddi şekilde baltalıyor. Özellikle Watts, Nick ve Mae’nin hikâye boyunca dağıtılmış dolambaçlı ve gereksiz romantik kaçamakları yerine, daha ayakları yere basan bir alt konu filmi kurtarabilirdi.

Kaynak

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

2021'in Öne Çıkan Bilimkurgu Filmleri

2021’in Öne Çıkan Bilimkurgu Filmleri

2020 yılında pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik kriz, doğal olarak sinema sektörünü de etkiledi. Sinema salonlarının …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin