Terminator: Dark Fate

James Cameron, 2017 yılında Terminator filmlerinin haklarını geri almasıyla, yeni filmin duyurusunu kısa sürede gerçekleştirmişti. Deadpool (2016) ile başarılı bir çıkış yakalayan Tim Miller, yeni projede yönetmen olarak Cameron’un tek tercihiydi. Marvel çizgi roman karakterini Ryan Reynolds ortaklığıyla beyazperdeye uyarlayan Miller, aksiyon ve komediyi başarılı bir şekilde dengelemişti. Terminator: Dark Fate’te Cameron, yapımcı olarak yer aldı ve hikâyeye de katkıda bulundu; çekim aşamasında stüdyoya hemen hemen hiç gelmeyerek Miller’a özgür bir çalışma ortamı sundu. Ortaya izleyicileri ikiye bölen bir çalışma çıktıysa da, genel kanı, son eserin Terminator 2 (1991) sonrasında gelen filmlerden daha başarılı olduğu yönündeydi. Dark Fate projesi, ikinci filmin sonrasını konu ediniyor ve takip eden yapımları yok sayıyordu. James Cameron, haklı olarak bu son yapımla Terminator külliyatına tekrar iade-i itibar getirmek istiyordu.

Cameron ve beraberindeki yazar ekibi, hikâyede alternatif bir gelecek kurgulayarak, Dark Fate’in ikinci film sonrası yapımlarla herhangi bir bağ kurmasının önüne geçiyorlar. Özellikle ikinci film sonrasında ouroboros etkisine –sonsuzluğu sembolize eden, kendi kuyruğunu yiyen yılan sembolü- giren seride sürekli aynı hikâyeyi izler duruma düştük; Terminator 3: Rise Of The Machines (2003), T2’nin adeta hayran yapımı bir tekrarı, Terminator Genisys ise ilk iki yapımın alternatif bir versiyonuydu. Tüm seri Sarah Connor, John Connor ve Kyle Reese üçgeninde sıkışıp kalmış gibiydi. Dolayısıyla T2’de Skynet’in elinde bulunan ve insanlığın sonuna sebebiyet verecek kanıtları yok etmeyi başaran genç John ve anne Sarah, hikâyeyi görkemli bir şekilde sonlandırmıştı; ilk film Sarah’ın kaderiyle yüzleşmesini, ikincisi ise kendisinin, oğlunun ve Dünya’nın kaderini değiştirme savaşını anlatıyordu.

İkinci filmin sona eren olaylarından sonra hem hükümet görevlilerinden hem de bir olası Yokedici (Terminator) tehdidinden kaçmaya devam eden John ve Sarah, bir gün beklenmedik bir anda kara kaderleriyle yüzleşmek durumunda kalırlar; Yokedici , bu sefer Guatemala’da John’u öldürmeyi başarır ve tarihin akışı farklı yönde işlemeye başlar. T2’de gelecekteki John Connor tarafından, genç John’u koruma amacıyla tekrar programlanıp geçmişe gönderilen Yokedici, Skynet’in ileride felaketle sonuçlanacak çalışmalarını yok etmede Sarah ve John’a yardım etmişti. Dolayısıyla Skynet programının sonlanmasına neden olan olaylar ve sonrasında genç John’un öldürülmesi tarihin akışını ciddi oranda değiştirdi. Tarihin seyrinin değişmesiyle gelecekte Skynet’in yerini Legion adlı yapay zeka alıyor; Skynet’in yok edilmesi geleceği “iyi” anlamda değiştirmemiş, yapay zeka çalışmaları yapan başka bir şirketin doğmasına neden olmuştur. Bu sefer Legion, daha önce Skynet’in yaptığı gibi, bir başka direniş liderinin öldürülmesi için geçmişe REV-9 modeli bir yokediciyi gönderiyor. İşte burada gene ouroboros etkisi devreye giriyor ve Terminator serisinden aşina olduğumuz olaylar tekrar canlanıyor.

Meksikalı Dani Ramos (Natalia Reyes), Legion’un hedefindeki kişi; trajik bir olay sonucu melez siborg insan haline dönüştürülmüş Grace (Mackenzie Davis) ise Ramos’un gelecekten gelen koruyucusu olacaktır. Legion tarafından üretilen ve önceki yokedicilerden daha üstün özelliklere sahip olan REV-9 (Gabriel Luna), gelecekte direnişin liderlerinden olacak Ramos’u ortadan kaldırma amacıyla gönderilmiştir. 22 yıl önce, 1998’de, John Connor’u öldürüp kayıplara karışan T-800 (Arnold Schwarzenegger), yıllar içinde aile kurmayı başarıp, Amerika’nın sakin bir bölgesinde perdecilik işi ile uğraşıp normal bir vatandaş gibi yaşamaktadır. Grace, Ramos’un hayatını kurtarmaya çalışırken yolu Sarah ile kesişir; Sarah’ın gönüllü refakati ile yola koyulan ikili, ilerleyen süreçte, acılı annenin geçmişiyle yüzleşmesine de şahit olacaktır. John’un gidişinden sonra, belli dönemlerde telefonundan “John için” diye, göndericisi gizli koordinat mesajları alan Sarah, gelecekten gönderilen yokedicilerin yerlerini belirleyen koordinatlar sayesinde intikam duygusuyla, bir Terminator avcısına dönüşür.

Linda Hamilton‘un uzun bir aradan sonra seriye tekrar geri dönmesi ve Schwarzenegger’ın T-800’e bir kez daha hayat vermesi, olay örgüsüne hizmet etmekten çok, nostaljik etki yaratma amacıyla kurgulandığı yoğunluklu olarak hissediliyor. Taze kan oyuncuların ön planda olduğu yapımda Hamilton ve Schwarzenegger ikilisinin tekrar görmek keyifli. T-800 ve REV-9 iki farklı gerçekliği temsil eden robotlar; Sarah ise Skynet’in planlarını yok etmesiyle alternatif bir geleceğin oluşmasına neden olan kilit karakter olarak yapımda yer alıyor. Yapım, tekrara düşen bir senaryoya sahip olsa da, Mackenzie Davis kesinlikle en karlı çıkan taraf; dört sezonluk Halt and Catch Fire (2014-2017) dizisiyle dikkatleri üzerine çeken oyuncu, bu yapımda hem fiziki olarak hem de ciddiyetli oyunculuğuyla Grace rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Yeni model Terminator rolündeki Gabriel Luna, soğuk kanlı duruşu ve ekonomik oyunculuğuyla sahici bir profil çiziyor.

James Cameron’un Terminator 1 ve 2’si, 80’li 90’lı yılların en önemli yapımlarındandı. Yapay zekanın kontrolü ele geçirdiği distopik dünya, adeta günümüze bir uyarı niteliğindeydi. Dahil olduğu, b-tipi, Piranha Part Two: The Spawning (1981) filminden sonra zor koşullarda Terminator projesini kabul ettiren Cameron, düşük bütçeye rağmen birinci sınıf bir iş ortaya çıkarmıştı. Devam yapımı ise Cameron’un yönetmenlik becerisi anlamında zirveye oynadığı dönemdi.  T2’nin akılda kalıcı planları, müzik/sahne uyumu, senaryoda gereksiz hiçbir detayın olmaması ve yenilikçi görsel efektleri kusursuz denilebilecek bir yapıma hizmet ediyorlardı. Kısaca T2, yalnızca iyi bir bilimkurgu/macera filmi değil, bir yönetmen sineması örneğiydi.

Deadpool ile aksiyondaki yeteneğini kanıtlayan Tim Miller, serisinin yeni filminde ilk dakikalardan itibaren hızlı bir başlangıç yaparak izleyiciyi hemen yakalamayı başarıyor. Terminator filmlerinde aksiyon sahneleri yıkıcılık üzerine kurgulanır; yokedicilerin ahlaksal herhangi bir bağlılıklarının olmayışı ve hedeflerine görev odaklı yaklaşmaları sebebiyle, aksiyon anlarında önlerine çıkan her şeyi kayıtsızca ezip geçerler. Romos’un çalıştığı fabrikada, otoyolda ve kargo uçağında yaşanan çatışma sahneleri, bir Terminator filminde olması gereken aksiyonu karşılıyor. T-800’ün dünyada bulunduğu 22 yıllık süre sonunda, bakmakla yükümlü olduğu bir aileye sahip olması Dark Fate’in en çok eleştirilen konusu; ama yapımın en çok mizah içeren anlarını da bu sahneler oluşturuyor. İşçi sınıfına mensup fabrika çalışanı Dani Romos, Sarah Connor’un ilk filmdeki naif halini hatırlatıyor. Başarılı görsel efektler ile desteklenen T-800 ve REV-9’ün karşılıklı kapışmaları olağanüstü ve T-800 kimi anlarda güçlü düşmanına karşı çaresiz kalabiliyor.

Dark Fate’in devam yapımları çekim aşamasında gündemdeydi; fakat gişede hedeflenen rakamlara ulaşılamamış olması, yeni serinin kaderini olumsuz anlamda etkiledi. Yapım, T2 sonrası yapımlara kıyasla daha derli toplu dursa da, orjinal bir hikayeye sahip olamaması eserin en büyük handikapı. Mackenzie Davis, ilk aksiyon denemesinde görülmeye değer bir performans sergiliyor; Linda Hamilton’u tekrar ikonik rolüyle görmek harika. Yapım, kara kaderini bir türlü aşamayan serinin son halkası mı olacak, bunu hep birlikte göreceğiz…

Önceki

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

film serileri

Gittikçe Kötüleşen Bilimkurgu Film Serileri #1

Pek çok başarılı bilimkurgu filmi, sonrasında çekilen devam yapımlarıyla aynı ilgiyi ve gişe hasılatını yakalamayı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin