Zamanda Curcuna Sürüyor: Bill & Ted’s Bogus Journey

Geçen yazımızda serinin ilk filmini incelemiştik. Bill ile Ted, okullarında başarısız, müzisyen olma hayaliyle durmadan çabalayan liseli gençler olarak karşımıza çıkmışlardı. İlk filmde, bu hayallerini gerçekleştirmek için önlerine çıkan engeli aşma çabalarını ve bu doğrultuda yaşadıkları absürt olayları izlemiştik. Serinin ikinci filminde ise yaşadıklarının sonuçları karşılıyor bizleri. Zamanda renkli bir yolculuğa çıkan ikili, tarihi olayların içinde önemli kişiliklerle zaman geçirme fırsatı yakalıyor. Böylece alternatif bir tarih çizgisi şekilleniyor. Filmin sloganı da zaten buna işaret ediyor:

“Once… They made history. Now… They are history.”

Gelecekte önemli birer figür haline gelen ikili adına, öğretilerini aktarma amaçlı eğitim veren bir üniversite kurulmuştur. İlk filmde derslerinden geçmeleri için yardım eden Rufus ve bağlı olduğu kültün mensupları da görevlerinin başındadır. Fakat beklenmedik bir saldırıyla işler değişir. Bir zorba Bill ve Ted’in kopyalarını gelecekten gönderir ve önemli bir görev verir: İkiliyi öldürmek. Olayların gelişimiyle birlikte, fantastiğin sınırlarına dayanan ve curcunaya tam gaz devam diyen bir macera bizleri bekliyor.

Bill rolünde Alex Winter, Ted rolünde de Keanu Reeves ahbaplığa devam ediyor. Ancak ilk filmden iki yıl sonra, 1991 yılında vizyona giren filmde, yönetmenlik görevini Stephen Herek‘in yerine Peter Hewitt üstleniyor. Bu değişimi çekim açılarındaki ve renk kullanımındaki farklardan anlamak mümkün. İlk filmdeki durağan çekimlerin yerini görece hareketli çekimler almış; renklerdeyse bir nebze parlak ton tercih edilmiş. Filmin akışını da hızlandıran söz konusu teknik, sunum konusunda akıcılığın artmasını da sağlamış.

Oyunculuklarsa ilk filmin üzerine karakterlerle bağdaşan oyuncular açısından ve biraz daha yakınlık kurma imkanı bulan izleyici açısından daha rahat olmuş. Zaten jest ve mimiklerin kullanımından bile bu kolayca çıkarılabiliyor. Ancak bu noktada akıllarda şöyle bir soru beliriyor: O halde neden ilk filme göre daha az beğenildi? Bunun cevabı, işlenen konuda.

Bill ve Ted’in iki filmlik macerası absürt komedi paketinde sunuluyor. Yani, karakterlerin ve olayların dinamiği parodi şeklinde ve ciddiyetten uzaklaşarak, amiyane tabirle “saçma” bir üslup takınarak hikayesini anlatmayı amaçlıyor. Hiç olmayacak karakterlerin bir araya geldiği, birbirleriyle ilişkilerin yüzeysel olarak işlendiği ve anakroniğin gözardı edilerek kurulduğu bu yapılar, ele alınan konunun mizahi yönünün yanında benimsenen tarz ile de güldürmeyi amaçlıyor.

Örneğin Cellat karakterinin görünüşü ve filmde işlenişi, Ingmar Bergman‘ın 1957 yapımı Yedinci Mühür filmine gönderme olarak yer alıyor. Siyahlara bürünmüş, bembeyaz bir adam olarak ölüm ile yaşam arasındaki yerini simgelen karakter, Bergman’ı ve kullanmaktan haz almasıyla bilindiği sembolik anlatımını akıllara getiriyor. Fakat, Bergman’ın aksine burada işlenişi absürte uygun planlanmış ve eğlenceli sunumun içinde hoş bir detay olarak epey dikkat çekiyor. Bergman’ın tüm ciddiyeti ve sert duruşlu ölümünün yerini Bill ve Ted’e ahbaplık eden, saf ve matrak bir karakter alıyor. Filmin yapısına dair en belirgin artı taraf bu.

Gelgelelim, filmin beğenilmemesi için de birçok sebep var. Evet, absürt bir komedi olduğu için ciddiyet beklemek hata olur, ama işlenilen konuya dair sunulan şey tam olarak bekleneni karşılamıyor ne yazık ki. Zira esprilerin bazıları çok güzel düşünülmüşken, bazıları bozuk çerez gibi araya karışıyor ve tat kaçırıyor. İkinci sorun olarak ise serim kısmında yaşanan ilerleyiş aksaklıkları. Bir anda seri şekilde başlayan film, çözüm kısmına değin kendi döktüğünü toplayarak hikayenin sarkmasına sebep oluyor. Bağlam, yani hikayenin yükseliş kısmında çözülmesi gereken sorunlar ise çözümde bir anda izleyicinin önüne çıkıyor.

Akıştaki bu sorun, doğal olarak kendisinin ardından üçüncü sorunun önünü açıyor. Üçüncü sorun, filmin izleyiciyi yoracak kadar karışık bir izleği takip ediyor oluşu. Bilimkurgunun yanına fantastik ögeleri katarak ve iki tür arasında belli belirsiz geçişler yaparak eğlenceli bir sentez ortaya çıkarıyor, ancak tüm bunların üstüne var olan sıra dışı ögeleri sıradan gerçekliğin içerisinde büyülü gerçekçi eserler gibi işlemesi kuşkusuz okurun ilgisini kaybetmesine sebep oluyor. Böylece, benzeri filmler gibi olumsuz yorumlara maruz kalmaktan kurtulamıyor. Daha iyi işlenebilecek ama işlenemeyen güzel bir fikir var karşımızda…

Bu paragrafta spoiler olacaktır, filmi henüz izlemeyenlerin diğer paragrafa geçmeleri önerilir! Filmde, ilk filmdeki gibi birçok gönderme mevcut. İlk olarak “Bogus” kelimesiyle başlı başına spoiler verilmiş zaten. “Sahte, taklit” anlamlarına gelen bu kelime, filmin konusunu özetliyor adeta. İkinci olarak heavy metal ve Megadeth hayranı olan iki gencin hayatını konu alan filmin müziğini de grubuyla birlikte Dave Mustaine bestelemiş. Bu süreç ise biraz karışık. Filmin asıl ismi Bill & Ted Go to Hell olarak düşünülmüş ve Mustaine “Go to Hell” isimli şarkıyı buna göre yazmış, fakat sonradan isim değişince şarkının ismi ile kurulan alaka da bozulmuş. Buna rağmen, o kadar güzel ve uyumlu şarkılar seçilmiş ki, insanın harici olarak dinleyesi geliyor. Bu sebeple, şuraya Soundtrack‘ini bırakalım ve devam edelim.

Geçen filmde olduğu gibi bu sefer de tarihi kişiliklere renkli şekilde yer verilmiş. Özellikle zeka yarışması yapılan bir sahnede Albert Einstein ve birkaç bilim insanının bulunması ve Einstein’ın kazanması çok sevimli bir detaydı. Ayrıca cennet ile cehennem arasındaki farklılığı vurgulamak için renk zıtlıklarının kullanılması, Azrail’in ya da diğer bir deyimle Ölüm’ün Bergmanvari bir esinle oyuna davet edilmesi, hatta filmin bir yerinde Tanrıyla dahi diyaloğa girilmesi gibi birçok ilginç gönderme de izleyici açısından farklı bir renk katıyor.

Bill & Ted’s Bogus Journey, vizyona girdiği günlerde karışık eleştiriler aldı. Kimilerine göre zekice kurgulanmış ve alaycı anlatımının ardında aslında sayısız ince detayın gömülü olduğu bir şaheser, kimine göre de karmaşadan ibaret bir seyirlikti. Gerek anlatımı, gerek işlediği konu ve gerekse üslubu bakımından bu kadar alışılmadık bir filmin de farklı tepki uyandırmasına beklememek gerekir. Zir, tek atımlık kurşunu olan ve bunu hakkıyla değerlendirmesi gereken bir yapım. Nitekim devam filminin konuşulduğu bu günlerde ne kadar gözden kaçırıldığını, belki de hakkıyla işlenmemiş bir konu olduğunu düşünenler de var görüldüğü üzere.

Bir şekilde kült yapımlar arasına giren serinin üçüncü filminin çekimleri Keanu Reeves ve Alex Winter’ın da duyurusuyla resmen başladı. 29 yıllık aranın ardından 2020 yılında izleyicisinin karşısına çıkacak olan Bill ve Ted, eminiz ki curcunaya kaldıkları yerden devam edecekler. Bizler de bekleyecek ve birbirimize mükemmel davranacağız.

Önceki Sonraki

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

Beklenen Fiyasko: Borderlands

İlk olarak 2009 yılında Gearbox Software çatısı altında çıkışını yapan Borderlands, 2800’lü yıllarda, konusu Pandora …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin