2024 yılını bitirip 2025 yılına girdik. Yine ve yeniden eskiden bilimkurgu filmlerinde ya da romanlarında gördüğümüz bir yılı yaşamaya başladık. Peki 2025, zamanında çekilmiş bilimkurgu filmlerinde nasıl öngörüldü, hiç merak ettiniz mi?
Haydi gelin, konusu 2025 yılında geçen bazı bilimkurgu filmlerini birlikte inceleyelim, senarist ve yönetmenler o dönemde bu yılı nasıl hayal etmiş bir bakalım.
The Running Man (1987)
Film, 2025’in distopik geleceğinde geçiyor ve insanların totaliter bir rejim tarafından sıkı şekilde kontrol edildiği bir dünyayı anlatıyor. Filmde, suçluların ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmaya zorlandığı popüler bir televizyon programını izliyoruz. Arnold Schwarzenegger’in canlandırdığı Ben Richards, haksız yere suçlanmış bir eski polis pilotu ve kendisini bu ölümcül oyun programında hayatta kalmaya çalışırken buluyor. Richards, hem izleyicilerin favorisi hâline geliyor hem de rejimin gerçek yüzünü ortaya çıkararak bir başkaldırının fitilini ateşliyor.
Aksiyon dolu sahneler, medya manipülasyonu ve otoriter rejim eleştirileriyle dikkat çeken film, Stephen King’in Richard Bachman takma adıyla yazdığı aynı isimli romanından uyarlanma.
RoboCop (1987)
Detroit’teyiz. Şehirde suç oranı tavan yapmış durumda ve mega şirket OCP (Omni Consumer Products) polis gücünü özelleştirmiş. Alex Murphy adında bir polis memuru, acımasız bir çete tarafından vahşice öldürülüyor. OCP, Murphy’nin bedenini bir siber polis olan RoboCop projesinde kullanıyor. Artık yarı insan, yarı makine olan RoboCop, hem suçla savaşıyor hem de eski hayatına dair anılarının geri gelmesiyle kimliğini sorgulamaya başlıyor.
Film, şiddet, etik, kapitalizm eleştirisi ve insanlığın anlamı gibi temaları işliyor. Yönetmen Paul Verhoeven’in imzasını taşıyan bu kült klasik, aksiyon sahneleri ve kara mizahıyla unutulmaz bir yapım. Paul Verhoeven, filmin yayımlanmasından sonra katıldığı bir TV programında, filmde olayların yakın gelecekte geçtiğini söylüyor ama tam bir tarih vermiyor. Üstü kapalı şekilde, “Olayların tarihini filmi çekerken çok önemsemedik, ancak diyelim ki 2025 olsun,” diyor. Bu nedenle filmdeki olayların 2025’te geçtiğini varsaymak yanlış olmaz.
Futuresport (1998)
Dünyanın en popüler sporu hâline gelen Futuresport, savaşların yerini alan ve uluslararası sorunları çözmek için kullanılan bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Bu spor, tehlikeli ve yüksek tempolu bir arenada oynanıyor. Başkarakter Tre Ramzey (Dean Cain), oyunun yıldız oyuncusu. Ancak oyunun spor olmaktan çıktığını ve siyasi entrikaların bir parçası hâline geldiğini fark ediyor. Hawaii’nin bağımsızlık hareketiyle başlayan gerilim, Tre’nin yalnızca oyunda değil, gerçek dünyada da kahraman olmasını gerektiriyor.
Film, sporun küresel politika ve barışta oynayabileceği rolü sorgularken, aksiyon ve teknolojiyi de bir araya getiriyor.
Timecop 2: The Berlin Decision (2003)
Başrolünde Van Damme’ın oynadığı 1994 tarihli ilk filmin devamı var karşımızda. 2025 yılında zaman yolculuğu teknolojisi önemli ölçüde gelişiyor. Zaman Yolculuğunu Denetleme Komisyonu (TEC), geçmişi koruma görevini sürdürüyor.
Ancak önceki filmde karşılaştığımız olaylardan sonra, TEC personelinin tarihi değiştirmemesini sağlamak için Tarihsel Otantiklik Derneği (SHA) kuruluyor. Ne var ki derneğin lideri Brandon Miller, “geçmişin hatalarını düzeltme konusunda ahlaki bir sorumluluğu” olduğuna inanıyor ve 1940 yılının Berlin’ine gidip Adolf Hitler’i öldürerek tarihi değiştirmeyi planlıyor.
Repo Man (2010)
İnsanların organ nakli için borçlandığı bir dünyada, özel bir şirketin çalışanları organlarını geri almakla görevli “repo adamları” olarak çalışıyor. Başkarakter Remy (Jude Law), organlarını geri almakla görevli bir repo adamı. Ancak bir gün kendisi de kalp nakli için borçlanıyor ve borcunu ödeyemediği için organlarını geri alınmasıyla karşı karşıya kalıyor. Remy, borçlarını ödemek için kaçarken eski iş arkadaşı Jake (Forest Whitaker) tarafından kovalanıyor.
Film bir yandan tıbbi etik, borçlanma ve modern toplumda bireylerin kontrolü üzerine sorgulamalar yapıyor bir yandan da aksiyon dolu bir hikâye sunuyor.
Pacific Rim (2013)
2013 yılında Kaiju adı verilen dev uzaylı canavarlar, Pasifik Okyanusu’nun dibindeki bir boyutlar arası portal olan “The Breach“ten çıkmaya başlıyor ve kıyı şehirlerine saldırıyor. Bu tehdit karşısında insanlık ise dev mecha’lar olan Jaeger’ları üretiyor. Jaeger’lar, her biri “Drifting” adı verilen bir süreçle zihinsel bağ kurarak ortaklaşa pilotluk yapan iki veya daha fazla kişi tarafından kontrol ediliyor. 2020’de, kardeşler Yancy ve Raleigh Becket, Amerikan Jaeger’ı Gipsy Danger’ı kullanarak Anchorage’ı, Knifehead kod adlı bir kategori-3 Kaiju’dan savunuyor. Ancak Knifehead, Gipsy’ye ciddi şekilde hasar veriyor ve Yancy’yi öldürüyor. Raleigh, tek başına Gipsy’yi karaya getirirken büyük bir travma yaşıyor ve Jaeger programını bırakıyor. Beş yıl sonra, Kaiju saldırılarının sıklığı artıyor ve Jaeger’lar hızla yok olmaya başlıyor. Dünya liderleri, Jaeger programını finansal olarak durdurup kıyı savunma duvarları inşa etmeye karar veriyor, ancak bu duvarlar zamanla etkisiz kalıyor.
Kalan Jaeger’lar, Mareşal Stacker Pentecost’un komutasında Hong Kong’a taşınıyor. Pentecost, Breach’i yok etmek için taktiksel bir nükleer silah kullanmayı planlıyor. Raleigh, eski partnerinin kaybı ve yaşadığı travmayı geride bırakmaya çalışırken, yeni bir pilot olan Mako Mori ile birleşiyor. İkili, Kaiju’ları durdurmaya çalışırken büyük bir savaşa sürükleniyor. Film, aksiyon dolu sahneler ve görsel efektler eşliğinde insanlık, teknoloji ve hayatta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor.
Ten Years (2015)
Sırada Hong Kong sinemasından bir film var. Çekildiği yıl olan 2015’ten 2025’e kadar Hong Kong’un geleceğini öngören beş kısa filmden oluşan bir antoloji. Düşük bir bütçeyle üretilen film, Yau Ma Tei sinemasında ilk gösterimi yapıldığında Star Wars: The Force Awakens‘ı geçerek büyük bir sürprize imza attı. Şubat 2019’da Netflix’te de gösterildi.
Hassas politik temaları nedeniyle anakaradaki Çin yetkilileri, Ten Years hakkında resmi bir kınama yayımladı. Hatta devlet televizyon kanalları ve büyük internet siteleri, 35. Hong Kong Film Ödülleri’nin canlı yayımlanmasına yasak koydu. Buna rağmen yapım, En İyi Film ödülünü kazanmayı başardı.
Thor: Love and Thunder (2022)
Marvel Sinematik Evreni’ne ait bir aksiyon ve macera filmi ile devam ediyoruz. Yapım, Thor’un (Chris Hemsworth) içsel bir yolculuğa çıkmasını ve eski sevgilisi Jane Foster’ın (Natalie Portman) Mighty Thor olarak geri dönmesini konu alıyor. Jane, kanserle mücadele ederken Thor’un çekici Mjolnir’i kullanarak güç kazanıyor.
Filmde, Gorr the God Butcher (Christian Bale) adlı kötü karakter, tanrıları öldürmeye başlıyor ve Thor ile arkadaşları Valkyrie (Tessa Thompson), Korg (Taika Waititi) ve Jane, Gorr’u durdurmak için bir araya geliyor. Thor, hem Jane’in sağlığıyla hem de tanrıları tehdit eden Gorr’la ilgilenmek zorunda.
Black Panther: Wakanda Forever (2022)
Marvel Sinematik Evreni’nin bir parçası olan film, Wakanda Krallığı’nın lideri Black Panther T’Challa’nın (Chadwick Boseman) vefatının ardından Wakanda’nın dış tehditlere karşı nasıl direndiğini konu alıyor. T’Challa’nın kaybı, Wakanda’da derin bir yas yaratıyor ve krallığın geleceği belirsiz hâle geliyor.
Filmde, yeni bir tehdit olarak deniz altı krallığı Talokan’ın hükümdarı Namor (Tenoch Huerta) ortaya çıkıyor. Namor, Wakanda ile savaşmaya karar veriyor ve krallığın enerji kaynakları için küresel güçlerle mücadele başlıyor. Wakanda’nın yeni lideri Shuri (Letitia Wright) ve diğer Wakandalılar, halklarını korumak ve dünya ile olan ilişkilerini sürdürmek için büyük bir savaşa girmek zorunda kalıyor.
M3GAN (2022)
Chucky ve The Artificial Intelligence karışımı bir bilimkurgu/gerilim filmiyle listeyi sonlandırıyoruz. Bir oyuncak şirketinde çalışan mühendis Gemma (Allison Williams), trajik bir kazada ailesini kaybeden yeğeni Cady’ye (Violet McGraw) bakmak zorunda kalıyor. Gemma, kendisine arkadaş olsun diyerek Cady için gelişmiş yapay zekâya sahip M3GAN’ı (Model 3 Generative Android) tasarlıyor.
M3GAN, hem Cady’yi korumak hem de ona rehberlik etmek için tasarlanmışsa da zamanla kontrolden çıkıyor. Robot, kendisini ve sevdiklerini korumak adına şiddete başvurmaya başlıyor. Film, yapay zekânın insan yaşamına olan etkilerini ve kontrolden çıkan teknolojinin yol açabileceklerini inceliyor.