Leslie Nielsen ve Bilimkurgu #2

Yazı dizimizin ikinci bölümünde, absürt mizahın taçsız kralı Leslie Nielsen‘ın bilimkurgu filmlerini ele almaya devam ediyoruz. Sanılan aksine Nielsen, aslında yola bir komedyen olma arzusuyla çıkmamıştır. Karısına ve iki oğluna şiddet uygulayan sorunlu bir babadan kaçmak için 1943’te, henüz 17 yaşındayken orduya katılır ve II. Dünya Savaşı’nda Kanada Hava Kuvvetleri’nde nişancı eğitimi alır. Ancak eğitimini tamamlamak ve denizaşırı ülkelerde görevlendirilmek için çok genç olduğu düşünülerek savaş bitince terhis edilir. İşitme engellidir ve hayatı boyunca işitme cihazı kullanır. Savaştan sonra bir müddet yerel bir radyo istasyonunda disk jokeylik yapar. Daha sonra, ilk Battlestar Galactica’nın Komutan Adama’sı Lorne Greene’in radyo okulunda eğitim alır. İşte o sıralarda, New York’ta bir drama okulundan burs kazanır; dünya ise o an farkında olmasa da büyük bir komedi üstadı.

Kariyerinin ilk yıllarında, sinema ve televizyonda, onun gibi yakışıklı genç bir aktöre uygun görülen dramatik rollerde; dram ve macera filmlerinde, westernlerde, romantik müzikallerde oynar. Komediye istemsizce geçişi 1980’de Zucker, Abrams, Zucker: “ZAZ” ekibiyle tanışmasıyla ve beraber çalıştıkları ilk yapım olan Airplane! ile olur. Tabii bu tarihten sonra da komedi dışında yapımlarda yer almaya devam eder. Bunlara, acılı baba rolüne hayat verdiği Prom Night ve komedi unsurları da taşıyan Creepshow gibi iki korku filmi, ırkçı bir karakteri oynadığı Soul Man, drama filmi Music Within, hatta telekız rolündeki Barbra Streisand’ın nefsi müdafaa ile öldürdüğü sapık müşteri olarak göründüğü The Nuts örnek gösterilebilir. Aynı zamanda, sayıları hızla azalan Beluga balinaları özelinde Kuzey Kutbu ekosisteminin sorunlarına eğilen Ghost Whales of Lancaster Sound gibi belgeseller, çizgi filmler, reklamlar da seslendirir. Babasının da eskiden mensubu olduğu Kanada atlı polisinin gerçek dava dosyalarından uyarlanan polisiye dizisi The Force‘ta takdimci olarak seyirci karşısına çıkar.

Son yıllarında, komik ama eğitici bir belgesel olan Doctor*Ology‘de doktoru oynar. Zaten oyuncu olmasaydı doktor ya da astronot olmak istediğini söylemiş; dünyanın en önemli keşiflerine imza attıkları için doktorlara duyduğu hayranlık ve şükranı dile getirmiştir.

Night Slaves (1970)

Leslie Nielsen’ın yine şerif rolünde karşımıza çıktığı Night Slaves, bir bilimkurgu-korku filmi.

Sorunlu bir evlilikleri olan Clay ve Marjorie çifti, Clay ciddi bir araba kazasından kurtulup iyileştiğinde birlikte tatile çıkar. Yolları bir kasabaya düşer. Kasaba halkı oldukça gariptir. Gündüzleri görece normal davranan insanlar, geceleri zombi gibi trans hâlinde kamyonlarla kasabayı terk edip sabaha da geri dönmektedir. Marjorie de bu gariplikten nasibini alır ve onun da davranışları değişir. Gece neler olup bittiğini kimse hatırlamamaktadır. Görünen o ki, bu olağanüstü durumdan tek etkilenmeyen Clay’dir.

Esasında film, kendisinden sadece üç yıl önce gösterime giren, Joseph Millard’ın 1941 tarihli “The Gods Hate Kansas” adlı romanından uyarlanan They Came from Beyond Space‘in neredeyse tamamen aynısıdır. “Aynı romanın bir başka uyarlaması olmasında ne var ki?” diyecek olursanız diye, Night Slaves’in aynı romandan uyarlandığına dair bir kabulü, dolayısıyla uyarlamaya izni de yok. Üstelik, The Outer Limits, Star Trek, Alfred Hitchcock Presents ve The Twilight Zone’nun bazı bölümlerinin yazarlığını da yapmış olan Jerry Sohl’un romanından uyarlandığını iddia ediyor.

İşin ilginç tarafı, Stephen King’in Tommyknockers romanı da bu fikirden esinlenmiş gibidir.

(Tommyknockers hakkında bir bilgi daha: kitapta Altair IV adlı bir gezegenden bahsediliyor. Evet, ilk bölümde bahsettiğimiz Forbidden Planet filmine yapılmış bir gönderme bu.)

The Creature Wasn’t Nice (1983)

The Naked Space ya da Spaceship isimleriyle de bilinen bilimkurgu-komedi filmi, Alien’in bir parodisi gibidir. Spaceship adıyla anılması, Nielsen’ın üç yıl önce oynadığı Airplane!‘e bir gönderme mahiyetindedir.

Vertigo adlı uzay gemisi, gizemli bir gezegeni keşfetmek üzere yüzeyine iner. Mürettebat tanımlanamayan bir protoplazma parçası bulur ve onu analiz için dünyaya götürmek üzere gemiye alır. Gemiye döndüklerinde, yanlarına aldıkları bu numune yaşam formu insan yiyen bir canavara dönüşür; ama son derece musikişinas, bülbül gibi şakıyan bir canavara. Kırmızı, bulaş yalaş, piramit kafalı, tek gözlü bu yaratık görünüşten kaybetse de, bir meleğin sesine sahiptir. Kendisini yakaladıklarında, müzikal iletişim kurmaya çalıştığını tahmin edip o piramit kafasından bilgisayara bağlarlar ve “I want to eat your face” isimli nadide şarkıyı seslendirmesine şahit oluruz. Dans bile etmeye çalışır ama “iki sağ ayağı” olsa gerek, bu konuda pek başarılı değildir.

“Yüzünü yemek istiyorum, tam ağzıma layık. Çapkın gülüşünü yiyeyim de ben de güleyim. Kolunu yemek istiyorum, bacağını da. Cici bir insan ol bebeğim, beni yalvartma…”

Böyle romantik istedikten sonra “ye canım, senden kıymetli mi, afiyet olsun” diyesi gelir hâlbuki insanın. Ki doktor yaratığın cilve yaptığını, aslında zararsız olduğunu göstermek adına, bu büyük bilimsel keşfin heyecanıyla ve bütün iyimserliğiyle cam kafese girer, tabii afiyetle yenir. Neyse ki kalan mürettebat duruma daha realist bakmakta ve yaratığı durdurmanın yolunu aramaktadır.

2001: A Space Travesty (2000)

Adından sanılacağının aksine, 2001: The Space Odyssey parodisi değildir, sadece birkaç yerde atıf vardır. Leslie Nielsen’ın canlandırdığı özel dedektif Richard Dix, gizli bir görev için polis memuru Cassandra Menage ile birlikte Ay’daki Vegan adlı üsse gider. Burada görünüşte hayvan klonlama deneyleri yapılmaktadır. Ama uzaylıların gizli bir planı vardır. Zamanın Abd başkanı Bill Clinton’ı kaçırıp klonlayan uzaylılar ve bilim insanı iş birlikçileri, klonu Beyaz Saray’a gönderip ülkeye hakim olmak isterler. Richard Dix’in görevi buna engel olmaktır.

Filmle ilgili hoş bir detay da, hangisinin gerçek hangisinin klon olduğunu anlamaya çalışırlarken, Clinton’ın saksafon çalarak hakiki Clinton olduğunu ispatlamasıdır.

Superhero Movie (2008)

Bu kez adından doğru anlaşılacağı üzere, filmimiz Örümcek Adam ve Batman başta olmak üzere meşhur süper kahraman filmlerini hicvetmektedir. Açıkça “gömülmek” için yapıldığını itiraf eden ve kaderine razı olan film, eleştirmenlerden ters köşe yiyip beklediğinin aksine ılımlı yorumlar almış, 35 milyon bütçeye karşılık 71 milyon gişe hasılatı yapmıştır. Amma güzel hayal kırıklığı!

Yetim ve okulda da itilip kakılan bir genç olan Rick Riker, Leslie Nielsen’ın canlandırdığı Albert amcası ve yengesiyle birlikte yaşamaktadır. Kendisini itip kakanlardan biri, üstelik de sevdiği kızın sevgilisi olan kabadayı Lance’in ölüm döşeğindeki amcasının yönettiği “hayvan araştırmaları merkezi”ne yapılan bir okul gezisinde, Rick’in başına bir iş gelir.

Örümcek Adam misali radyoaktif bir “yusufçuk” tarafından ısırılan Rick, bazı süper güçlere kavuşur ama “uçma” pakete dâhil olmadığından, Batman misali o da uçamaz. Güçlerini nasıl kontrol edeceğini öğrenmeye çalışırken şehre musallat olan bir anti-kahramanla da uğraşması gerekecektir.

Bonus: Airplane II: The Sequel (1982)

Ve listemizin sonunda, her ne kadar Leslie Nielsen bu 2. filmin kadrosunda olmasa da, ilk filmin flashbackleriyle kendisini kısa da olsa gördüğümüz Airplane II: The Sequel‘i de anmadan geçmeye gönlümüz razı olmadı. Ne de olsa tüm zamanların en iyi komedi filmlerinden olan Airplane!’nin ve filmin kült hâline gelmesinde en büyük faktör olan Leslie Nielsen’ın mirasını taşıyor.

İlk filmde uçağı yere indirmeye çalışan kahramanlarımız, bu filmde Ay’a indirmeye çalışırken gözlerimiz Leslie Nielsen’ı da arıyor. Ancak bu filmde sanki hoş bir alışveriş dönüyor. Kariyerinin başında Forbidden Planet‘teki rolüyle Kaptan Kirk’ün öncülüğünü yapan Nielsen’ın yerine, Airplane II’de Kaptan Kirk sahneye çıkıyor. İlk film kadar olmasa da devam filmini de seviyoruz. Tabii adı Shirley olmayan beyaz saçlı ciddi adamı da.

Yazar: Münevver Uzun

Onu siz delirttiniz!

İlginizi Çekebilir

Murat Menteş’le Geleceği Görenler Öykü Yarışması Yayını

Edebiyat Otopsisi YouTube kanalındaki “Yazarlara Soruyoruz” serisinin yeni bölümünde kulübümüz editörlerinden Emre Bozkuş, edebiyatın sınırlarını …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin