utopik gorunumlu distopik bilimkurgu filmleri

Ütopik Görünümlü 7 Distopik Bilimkurgu Filmi

Ütopya kelimesi, içinde yaşayan herkese ideal bir ortam sunan kusursuz bir toplumu anlatmak için kullanılır. Ancak her kusursuz şey gibi, ütopya da gerçeklikten ziyade hayali bir konsepttir; filmlerden öğrendiğimize göre ise ütopik topluluk oluşturma çabaları beyhudedir.

Ama bu demek değildir ki insanlığın idealist tarafı mükemmel bir dünya kurmaya çalışmayacak. İşte ütopik görünümlü yedi distopik bilimkurgu filmi…

Gattaca (1997)

Gattaca

İnsanların doğuştan DNA’larına göre ayrıldığı Cesur Yeni Dünya kitabını anımsatan bu filmde, insanlar ya ‘geçerli’ ya da ‘geçersiz’dir ve genetik bilgilerine göre herkese bir görev atanmıştır. Bütün bunlar ise merkezi bir veritabanında kayıtlıdır.

Ethan Hawke, devlet öjeni programının dışında doğan  başroldeki Vincent Freeman karakterine can veriyor. Hayatta ilerledikçe sistemdeki çatlakları ve onlara nasıl düşülmemesi gerektiğini öğreniyor. Filmin sonunda ise sistemde herkesin düşündüğünden daha çok ‘geçersiz’ olduğu anlaşılıyor.

Minority Report (2002)

İnsanlığın gelecekte çözebileceğini düşündüğü sorunlardan biri de suç problemidir ve filmin atmosferini ütopik yapan da budur. Bu ütopik dünyada suçlular, daha suç işlemeye bir şansları olmadan yakalanırlar. Ne ters gidebilir ki?

Philip K. Dick’in aynı isimli romanından uyarlanan filmde, Suç-öncesi Programda yetkili bir memur olan John Anderton’ın hayatı anlatılıyor. Sistem onu gelecekte gerçekleşmemiş bir cinayetle suçlayınca, bir dizi maceraya atılmak zorunda kalıyor ve suçluları bulup cezalandırmak için kullandıkları sistemin sanıldığı kadar da mükemmel olmadığını anlıyor.

The Truman Show (1998)

The Truman Show

Bir insan ütopik bir dünyada yaşayamasa bile, ütopyayı televizyonda izlemekten mutluluk duyabilir. Bu film o kadar mükemmel bir dünyada geçiyor ki, bu mükemmelliğin sahte olduğunu düşünüyorsunuz ve zaten öyle de. Filmin geçtiği yer aslında sadece bir kişiyi, Truman Burbank’i barındırmak ve hapsetmek için tasarlanmış gösterişli bir televizyon seti.

Şov, televizyon tarihinin en popüler programlarından biridir ve Truman gitgide yalancı bir dünyada hapsolduğunu anlamaya başlar. Karakterimiz içine hapsedildiği hayattan vazgeçmek istediğinde ise her şey iyice distopik bir hâl alır.

Her (2013)

Neredeyse tümüyle yazılımcılar ve olaysız hayatlarından oluşan bu düzenli ve organize dünya, donuk ortamıyla bir bilimkurgunun ütopyaya en çok yaklaştığı halidir.

Joaquin Phoenix’in canlandırdığı Theodore Twombly, eşinden ayrılma sürecindeyken bilgisayarının işletim sistemine aşık olur. Filmin geçtiği gelecekteki belirsiz bir zamanda bilgisayarlar, anlama ve öğrenme kabiliyetlerini geliştirmiştir ve asıl sorun da budur. Filmin sonuna doğru anlaşılır ki, bilgisayarların gelişme ve evrimleşme kapasiteleri, onları yaratmış insanlardan daha fazladır.

Metropolis (1927)

metropolis-movie-poster-laurent-durieux

Çekilmiş en eski bilimkurgulardan biri olan Metropolis’te ütopya ve distopya iç içedir. Zamanının çok ötesinde bir senaryoya sahip film, Sanayi Devrimi’nin etkilerinin devam ettiği dönemde makinelerin bilinç kazanımı ile ilgili sorular soruyor.

Fakir insanlar ve robotlardan oluşan işçiler yoksulluk içinde yaşamak zorunda bırakılırken, elit zenginler lüks içindedir. Üst sınıfın ilgisiz oğlu Freder’in, fakir insanların sözcülüğünü yapacak Maria isimli bir kadınla tanışma şansı olur. Bunun üzerine iki sınıfı da birleştirecek bir yolculuk başlar.

Demolition Man (1993)

Sadece iki fast-food zincirinin kaldığını düşleyen izleyiciler, bu filmin yaptığı hicvi çok beğenecek. Türündeki diğer filmlerin aksine, film bir aksiyon komedi; yani enteresan bir görü sunmasına rağmen ne kadar az ciddiye alınırsa o kadar eğlenceli olabiliyor.

Filmdeki ana kahraman ve kanun görevlisi John Spartan (Sylvester Stallone) ile kötü şöhretli suçlu Simon Phoenix (Wesley Snipes), 60 yıl boyunca dondurulmuştur. Toplumdaki çoğu özelliği gerçek ve özgün tecrübeler yerine simülasyon ve hologramlara dayanan bu ütopik görünümlü dünyadaki tepkilerini görmek komik olduğu kadar düşündürücüdür de.

Logan’s Run (1976)

William F. Nolan’ın kitabına dayanan film, 70’lerdeki bilimkurgu furyasının bir ürünü. İnsanlar jeodezik kubbeler altında huzurlu hayat sürüyor gibi görünse de, kaynaklar sınırlıdır ve kimse 30 yaşından fazla yaşamamaktadır.

Ana karakter Logan 7, başlarda Carousel kanunlarına uyan bir otorite figürüdür ama uygulattığı kuralları sorgulamaya başlayınca bir kaçağa dönüşür. Bu distopik filmdeki büyük keşif, insanların doğal olarak yaşlanma özgürlüğüdür; yani insanların sonsuza dek genç kalması beklentisine bir tepkidir.

Kaynak

Yazar: Alp Kütükçü

Çocukluğundan beri Küçük Yeşil Adam'ın peşinde. "Wake up, Neo..."

İlginizi Çekebilir

Dandadan

Dandadan’da Bilimkurgu ve Doğaüstünün Uyumu

Hikâye anlatıcılığının en ilginç yönlerinden biri, iki farklı türü tek bir öyküde harmanlayabilmektir. Dandadan doğaüstü …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin