Karanlığın Ortasında: Pitch Black

Her ne kadar ülkemizdeki popülaritesi, ardından çekilen şatafatlı devam filmlerinin gösterime girmesi sayesinde artmış olsa da, Pitch Black (Derin Karanlık) kısıtlı oyuncu kadrosu ve bütçesine rağmen başarı sağlayabilmiş nadir filmlerden biridir. Birbirinden çok farklı karakterdeki yolcuları ile seyahat etmekte olan bir ticari uzay gemisi, güçlü bir meteor yağmuru ile karşılaşır ve üç güneşi bulunan bir gezegene zorunlu iniş yapar. Gemi iniş sırasında neredeyse tamamen parçalanırken çok az sayıda kişi hayatta kalmayı başarır. Tam da üç güneşe sahip bir gezegenin asla karanlığa bürünemeyeceğini düşünen kazazedeler, yirmi iki yılda bir gerçekleşen ve bir ay süren bir tutulmanın arifesinde olduklarını korkuyla fark eder.

İşin kötü yanı ise gezegenin ışığı sevmeyen ve karanlık olduğunda ortaya çıkan kana susamış yırtıcı sakinleri vardır. Film ilerledikçe, gezegene daha önce ayak basmış bir keşif ekibi de dâhil olmak üzere her şeyin bu yaratıklar tarafından yenilerek yok edildiğini anlarız. Keşif ekibi, yirmi iki yılda bir gerçekleşen tutulmanın olacağını fark etmiş, ancak gezegenden kaçmayı başaramamıştır. Üstelik kaçış mekikleri de hazır beklemektedir. Hâliyle bu kaçış mekiği, kazazedelerimizin son kurtulma şansıdır. Ancak mekiğin güç hücreleri yeterli değildir. Bunun tek çözümü, düştükleri gemide bulunan her biri 35 kilo ağırlığındaki güç hücrelerinden beş tanesini söküp mekiğe taşımaktır. Ekip, güneş enerjisi ile çalışan bir araç sayesinde gemi enkazına gider, ancak tam o sırada beklenen tutulma başlar…

Tutulmayla beraber on binlerce yaratık saklandıkları mağaralarından çıkar. Uçabilen bu yaratıklar, çok hızlı hareket kabiliyetine de sahiptir. Ekip çaresiz olarak güç hücrelerini alıp mekiğe doğru yola koyulur. Ne var ki herhangi bir askeri eğitim almadığı için birçok hata yapar ve teker teker yaratıklara yem olurlar. Onları kurtarabilecek tek kişi ise azılı suçlu Riddick’ten başkası değildir.

Bir imam ve üç çocuğunun gemi tayfasında yer alması ve kazadan kurtulmuş olması, filme ilginç bir hava katar. Özellikle İmam, dini inancı çok yüksek bir müslümandır ve “Yeni Mekke”yi aramaktadır. Aslında filmi sıra dışı yapan ne içinde bulundukları gezegen, ne de gezegenin yaratıklarıdır. Eski suçlu Richard B. Riddick, neredeyse tek başına filmin tanınmasını sağlayan çok ilginç bir karakter sergiler. Sinema dünyasında iyi ve kötüleri, genelde iyinin ve kötünün uç noktalarında görürüz. Ancak Riddick’in felsefesi çok farklı bir yerde durmaktadır. Film ile ilgili mantık hatalarını sıralamaya kalkışırsak ortaya uzun bir liste çıkacağı aşikâr. Zaten konusu da çok derin bir altyapı ve evren sunmaz. Buna rağmen film ile ilgili olarak en çok dikkatimizi çeken şey, her zaman Richard B. Riddick’in karakteri ve psikolojisidir.

Riddick, Furya’da bir Alfa Furyalı olarak doğmuştur. Alfa Furyalılar normal Furyalılara göre daha güçlü ve daha dayanıklıdır. Aereon adında Elemental ırkından bir kadın, Zhylaw adındaki bir Necromonger subayına Furya’da bir erkek çocuğun doğacağı ve bunun da Zhylaw’ın çöküşünün başlangıcı olacağı kehanetinde bulunur. Bu kehanet üzerine Zhylaw, elindeki tüm gücü ile Furya’ya saldırır ve gezegende bulunan tüm erkekleri öldürür. Bilmediği tek şey, gezegenden küçük bir erkek çocuğunun sağ kurtulmuş olduğudur.

Riddick büyüdüğünde hayatının bir kısmının Sigma 3‘de geçirir. Sigma 3’de özel şirketlerde ve askeriyede çalışır. Özel şirketlerde kimsenin yapmaya cesaret edemediği tehlikeli işleri üstlenir. Askeriye’de de pilotluğu öğrendikten sonra özel kuvvetlerde edindiği eğitimle çok yetenekli bir asker hâline gelir. Riddick, zekâsı sayesinde bir süre sonra Sigma 3 yaşantısının kölelikten başka bir şey olmadığını anlayacak kadar olay yaşar ve delil topladıktan sonra Sigma 3 aleyhine konuşmaya başlar. Şirket, Sigma 2’teki insanlık dışı şirket politikasını değiştirmeyi reddederek Riddick’in delillerini karartır ve onu “Derin Depo” olarak bilinen bir hapishane gezegenine gönderir.

Riddick, “Ribald S. Eğitim Enstitüsü”nde üç yıldan az vakit geçirir. En sonunda bir gardiyanı bayıltıp üniformasını çalar. Gezegenden kaçmak için iki gardiyanı ve bir pilotu vurur. Şirket başına bir milyon kredilik ödül koyar. Böylece Riddick, üç sistemdeki beş gezegende aranan adam hâline gelir. Ödülü duyan neredeyse tüm ödül avcıları Riddick’in peşine düşmeye başlar. Buna karşı Riddick, ödül avcılarını zekice yöntemlerle alt etmesini bilir. Zaman zaman yakalansa da peşindeki herkesi öldürür. Ardı ardına birkaç hapishanede yatar ve her birinden kaçmayı başarır. Kaçışlarından tekinde, E-TAC askerlerinden birinin kıyafetini giyerek 500 kişilik bir bölüğe katılır. Bir yabancı olduğu anlaşıldığında, Riddick’in kendi mangasındaki herkesi öldürdüğü söylenir.

Riddick, çocukluğu çok zorlu şartlarda geçtiği için insanların içindeki genel kötülük ve tanrı kavramlarına birçok kişiden farklı bakmaktadır. Çevresindekiler tarafından genelde psikopat olarak tanımlanır. Öldürdüklerinin hiçbirinden pişmanlık duymaz ve etrafındaki insanların çoğuyla empati kurmaz. Genelde hayvan karakterleri ile anılır; hayatta kalmak için acımasızca öldürebilir, ancak öldürmek istediği için öldürmez. Gözleri, karanlıkta görebilmesini sağlayan özel bir işleme tabii tutulmuştur. Bu sayede zifiri karanlıkta bile rahatça hareket edebilir. Özgürlüğünü engelleyen veya onu bitirmeye çalışanları öldürmek için elinden geleni yapar. Bunu da çoğu kez sadece hayatta kalabilmek için eyleme döker.

Riddick’in çocuklara karşı özel bir sempatisi vardır. Örneğin filmde, kendi hayatını riske ederek Kyra’yı kurtarmıştır. Fry onu kurtarmak için öldüğünde, “Benim için yapma!” diyerek bağırmıştır.

“Karanlıktan korkmuyorsun, değil mi?”, Riddick’in her fırsatta söylediği kendiyle özdeşleşmiş sözlerden biridir. Zorlu bir hayat geçirmesi nedeniyle çetin şartlardan pek haz etmez, ancak her türlü ortama da kolayca ayak uydurabilir. Zaten diğer insanların zorlu şartlara ayak uyduramamasını, daima kendi aleyhine kullanmayı bilmesiyle ünlenmiştir.

“Karanlıktan korkmuyorsun, değil mi?”