Bad Taste

Peter Jackson Sunar: Bad Taste

Bu yazı, 16 yaşından küçükler için uygun olmayan görseller içermektedir.

Frank: Belki de bir merkezleri filan vardır.
Ozzy: Onların merkeze ihtiyacı yok ki! Uzay gemilerinden ışınlanırlar.
Frank: Belki de henüz “Star Trek” izlememişlerdir.

Çoğu yeni sinema izleyicisi Peter Jackson’ı The Lord Of The Rings filmlerinden tanır. Halbuki, 1961 Yeni Zelanda doğumlu yönetmen, bu popüler olan üç serilik filminden önce çektiği Bad Taste (1987), Mett the Feebles (1989) ve Braindead (1992) ile belli bir hayran kitlesi oluşturmuştur ve bu hayran kitlesi sayesinde ilk üç filmi kült filmler arasındaki yerini çoktan almıştır. Kuşkusuz, Jackson’un tanınmasında ve bugünkü sinemasının temellerini oluşturmasında Bad Taste’in payı büyüktür. Düşük bir bütçe ile yaklaşık dört yılda çekimleri tamamlanan ve oyuncularını Jackson’un arkadaşlarının oluşturduğu Bad Taste; B filmi formatında ilerleyen ama bunu yaparken de türün parodisini çizip özgün olmayı başarabilen, kanın gövdeyi götürdüğü bir yapımdır. Fakat herkesin de hazmedemeyeceği bir film olduğunu söyleyebilirim.

Bad Taste ile ilk tanışmam 90′ların sonlarında, Atlas Pasajı’nda, Atılgan Kitapevi’nin sahibi Metin Demirhan sayesinde oldu. O zamanlar DVD ve VCD’nin henüz hayatımızda olmadığı dönemlerdi. Üç bin filmlik arşivi olan bu adama gidip arşivinden seçtiğim filmleri, ona verdiğim boş VHS kasetlerine çektirirdim. Metin Demirhan iflah olmaz bir B film ve Uzak Doğu animasyonu hayranıydı. Bu filmler konusundaki bilgi birikimlerini dükkanına gelen ziyaretçileri ile paylaşmayı severdi. Demirhan, 2007 yılında hayata veda etti. Giovanni Scognamillo ile birlikte yazdığı Fantastik Türk Sineması ve Erotik Türk Sineması eserlerini arkasında bıraktı. Atılgan Kitapevi’ne her gidişimde dükkanın camekanında bulunan Bad Taste VHS’si (özellikle kapak tasarımı ile) dikkatimi çekerdi. Daha sonra filmin Peter Jackson’un eseri olduğunu ve çoktan kendi hayran kitlesini oluşturduğunu öğrendim. Ne yazık ki, Atılgan Kitapevi gibi yerler ülkemizde çok nadir bulunmakta. Çünkü orası, kült ve B film severler için önemli doküman ve film arşivi ile önemli bir yerdi.

bad-taste-2

Ev şeklinde uzay gemileri ile Yeni Zelanda’ya inmiş olan uzaylılar, öncelikli hedef olarak insan numunelerini toplayıp lezzet olarak insan etini kendi fast food restoranlarında kabul ettirmek isterler. Bunu başarırlarsa Dünya’ya dönüp burayı kendi restorant zincirleri için bir mezbaha olarak kullanmaya başlayacaklardır. Onların bu planını öğrenen ülkenin istihbarat örgütü, hemen o bölgeye dört adamını yollar. Birbirinden enteresan bu dört kişi, kendi yöntemleri ile uzaylıları durdurmaya çalışır.

İçlerinde en dikkat çekici olanı zeki – salak diyebileceğimiz Peter Jackson’un oynadığı Derek karakteridir. Beline bağlı telsizi ve telsizden teller yardımı ile kulağına kadar uzanan hoparlör ve konuşma kiti ile dikkatleri üzerine çeker. Jackson, filmde iki karakteri canlandırır. Diğer oynadığı karakter ise uzaylı Robert’tır. Fakat uzaylılar ajanlar gibi zeki olmayan varlıklardır. İnsanları ele geçirmek için akla zarar planları vardır; Dünya’ya dev bir kıyma makinesi getirtmek gibi.

bad-taste-3

Bad Taste, mantık sınırlarını zorlayan anların, aşırı oyunculukların, bolca kapan uzuvlarının olduğu, sanki kasıtlı olarak çekilmiş bir B filmidir. Fakat bir o kadar da her bir sahnesi detaylı düşünülmüş ve ince espriler ile pekiştirilmiş bir eğlence tufanıdır. Düşük bütçeli ve oyuncuların tamamımın amatör olması, böyle bir yapımı izlemeyi son derece zevkli hale getirmiştir. Filmin daha ilk dakikalarında, Barry’nin tabancası ile eli baltalı bir uzaylının kafasını uçurduğu bir sahne ile karşılaşırız. Ama sahne ve kamera açısı o kadar başarılıdır ki olayların çirkinliğini komik hale getirir. İki kafadar ajanın, bölgedeki yolu nükleer sızıntı olduğunu belirten tabela ile kapatmaları üzerine ortağının, en yakın nükleer santral Amerika’da demesi gibi unutulmaz repliklere de sahiptir.

Filmi de başarılı kılan berbat hikâyesinden çok içerdiği ince esprileridir. Keza, kolların ve bacakların koptuğu sahneler de öyledir. Bu film için, tam bir gore sineması örneği diyebiliriz. Bu yüzden senaryo ve çekim kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir yapımdan söz etmek zor. Filmdeki her şey Jackson’un kendi elinden çıkmadır. Tüm özel efektler, uzaylı tasarımları onun maharetidir. Jackson bu filminde, hem senaristlik hem oyunculuk hem yönetmenlik hem de görüntü yönetmenliği yapmıştır. Kendisinin olduğu tek kişilik ekiple, herkesin altından kolay kalkamayacağı zor bir işi başarmıştır.

badtastehead

Kült film nedir? Günümüzde bu tanım maalesef yanlış bilinmektedir. Popüler, ticari ve geniş kitlelere ulaşmış eserlere bile kült eser denilebilmektedir. Kült film; belirli kitlelerin dikkatini çekmiş, içerdiği kimi özellikleri ile kitlelerin sevgisini kazanmış filmlerdir. Bu kitleler sevdikleri yapımları defalarca izlemekten sıkılmazlar. Filmin hayranları ara sıra toplanıp film hakkında sohbet ederler. Bad Taste ise kült film tanımını sonuna kadar hak etmektedir. Her izlenişte ayrı bir keyif vermeyi, sahneleri üzerinde yorum yaptırtmayı başarmıştır.

Bad Taste herkesin sevebileceği bir film değil. İsmi gibi kimi bünyelerde kötü bir tat bırakabilir. Her şeyi ile ucuzluk kokar, fakat filmin bu ucuzluğunu Jackson akıl oyunları ile avantaja çevirmeyi bilmiştir. Bütçe yetersizliğinden dolayı filmin kurgulanmasında da bir sıkıntı olmamıştır. Peter Jackson, günümüzün en önemli yönetmenlerinden oluşunu bu filme çok borçludur. Jackson sinemasını, “Yüzüklerin Efendisi’nden önce ve sonra” şeklinde rahatlıkla ikiye ayırmak mümkündür. Peter’ı eskiden beri tanıyanlar, onun ilk dönem filmlerini daha çok severler. Yeni izleyici kitlesi ise onun ilk dönem filmlerini yadırgayabilirler. Çünkü dünün filmlerindeki aşırılıklarla dikkat çeken yönetmen, bugün daha sakin ve oturaklı filmleriyle dikkatleri üzerine çeker. Bad Taste’in, kült ve B film meraklılarının arşivinde mutlaka olması gerekir. Çünkü bu, büyük yönetmenin sinemasını anlamaları bakımından önemlidir. Bad Taste, film çekmek isteyen yönetmen adayları için bulunmaz bir hazinedir.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

Spekülatif Evrim: Atanamamış Biyologların Bilimkurgusu

Bir gün insanlık ortadan kaybolursa dünya nasıl bir hal alır? Fabrikalar, şehirler, arabalar… tüm bunlara …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin