80’ler ve 90’lar kuşağı, TV ve video kuşağıdır. Aksiyon, komedi ve elbette bilimkurguyu videolardan izlediği filmlerle öğrendi bu kuşak. Dolph Lundgren, Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenegger ve Bruce Lee gibi yıldızlara kasetlerden, tüplü televizyonlardan izlediği filmlerle hayran oldu. Steven Spielberg, George Lucas gibi yönetmenlerin sanatlarını kasetlerden izledi. TV’de dönüp dönüp yayımlanan filmleriyle yerli yıldızlardan Cüneyt Arkın’ı, Kemal Sunal’ı, Kartal Tibet’i tanıdı. İşte, o dönemde videoda çok moda olan bir film daha vardı: Gremlinler. Gismo adlı sevimli bir yaratığın başa bela oluşunu kahkahalar eşliğinde seyrettiren keyifli bir fantastik komedi filmiydi. Yönetmeni ise yazımızın da konusu olan Joe Dante idi.
Joe Dante… Onun sinemasını tanımlayacak en uygun sözcük “naif” olacaktır. Öyle ki, çektiği korku filmleri bile ailece izlenebilecek yapıdadır. Kariyerinde korku, fantastik ve bilimkurgu ağırlıklı filmler bulunan yönetmenimiz, kariyeri boyunca daha çok çocukları, gençleri ve içindeki çocuğu öldürmemiş olan yetişkinleri hedef kitlesi olarak gören filmler çekmiştir. Biz 80’ler ve 90’lar çocuklarının anılarında ve belleklerinde çok güzel ve çok özel yeri olan filmlerdir bunlar…
Kariyerine, 1968 yılında sinema üzerine çektiği The Movie Orgy filmi ile başladı. Philadelphia Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenci olduğu yıllarda, sevdiği filmlerden kolajladığı bir yapımdı bu. Aslen kendi çekmemiş ama kurgulamıştı. Yıllar sonra efsane film yapımcısı Roger Corman ile çalışmaya başladı ve yine Corman’ın kendisine verdiği şansla 1976 yılında Hollywood Boulevard filmini çekti. Aktris olmak isteyen genç ve güzel bir kadının B film piyasasında isim yapmasını anlatan bu filmde Dante, aslında kendi içindeki sinema aşkını da izleyiciye sunuyordu. 1978’de, bugün artık kült olmuş Piranha filmini çekti. Üzerinde deneyler yapılarak daha büyük, daha güçlü ve daha vahşi hâle gelmiş piranaların bir kaza sonucu deney tankından kaçmasını ve bir tatil beldesini cehenneme çevirmesini anlatıyordu.
1981’de kurt adam temalı The Howling filmi geldi. Kurt adamların adeta bir tarikat kurmasını anlattığı düşük bütçeli bu filmle bir kez daha kült bir işe imza atmayı ve müthiş bir hasılat elde etmeyi başardı. 1983’te Jonh Landis, George Miller ve Steven Spielberg ile ortaklaşa çektiği The Twilight Zone: The Movie‘deki dört kısa filmden biri olan It’s a Good Life’a imza attı. Twilight Zone projesi ile bir üst lige terfi etti. Düşük bütçelerin büyük yönetmeni olmaktan çıktı ve 1984 yılında yazının girişinde de sözü edilen Gremlins filmiyle çıkageldi. 11 milyon dolarlık bir bütçeyle çektiği film tam 154 milyon dolar hasılat yaptı.
Hemen ertesi yıl Explorers filmini çekti. Bilimkurgu sinemasının büyük bir hayranı olan yönetmen, bilimkurgu sineması üzerine bilimkurgu filmi çekerek belki de bir ilke imza attı. Bilimkurgu filmi hayranı birkaç çocuğun, filmlerden edindiği deneyimle kendi uzay gemilerini inşa etme çabalarını izletti hepimize. Artık daha da büyük bütçelerle oynayan Dante, bu filmi o yıl için rekor sayılabilecek 25 milyon dolarlık bir bütçeyle çekti. Ancak yapım şirketinin pazarlama hataları yüzünden film çok az salonda vizyona girdi ve deyim yerindeyse çakıldı. 1987 yılında, bir kez daha her zamanki çocuksu naifliği ile yeni bir bilimkurgu filmine imza attı: Innerspace. Özel bir ışın yardımı ile küçültülüp bir tavşana enjekte edilmesi gereken pilot, yanlışlıkla kendini umutsuz vaka denebilecek bir adamın içinde buluyordu. Sonrasındaysa tabiri caizse olaylar gelişiyordu. Yine biz video kuşağının unutamadığı filmlerden biriydi.
1989 yılında The Burbs adlı korku/komedi filmiyle çıktı karşımıza. Bir banliyö mahallesine yeni taşınan tuhaf bir ailenin gizemini, başrolünde oynayan Tom Hanks ile birlikte çözmeye çalışıyorduk. 1990’da Gremlins 2: The New Batch filmi geldi. İlki fantastik türde olan bu filmde, tür biraz daha bilimkurguya yaklaşmıştı. Bu kez yaratıklarımız bir plazayı sarmış ve deneyler yaparak kendilerini geliştirmeye çalışmaktaydı. 1993’te yine sinema üzerine bir yapım olan Martinee filmini çekti. Joe Dante’nin sinema aşkına bir kez daha tanık oluyorduk. Zira Küba ile ABD arasında yaşanan füze krizi nedeniyle filmi yasaklanan bir yönetmenin hikâyesini anlatıyordu bizlere. Bu dönemde Dante, 1997’de The Second Civil War ve 1998’de de The Warlord: Battle For Galaxy adlı televizyon filmleriyle karşımıza çıkmayı sürdürdü.
1998’de yine ve yeniden içindeki çocuğun bilimkurgu aşkı galip geldi ve Small Soldiers filmini çekti. Yeni model hareketli asker oyuncaklara son teknoloji yapay zekalı çipler takılması sonucu oyuncaklar kendilerini gerçek askerler sanıyordu ve kendilerini satın alan çocuk ve hane halkı da düşman kuvvetleriydi. Small Soldiers. filmleriyle birlikte büyüyen çocuklara son hediyesi, adeta bir vedası gibiydi Dante’nin. 2003’te Looney Toones evrenindeki çizgi film kahramanlarının gerçek dünyaya gelmesini konu alan Looney Toones: Back In Action filminin ortak yönetmeni oldu. Kendisi canlı sahneleri çekti, efsane çizgi film yönetmeni Eric Goldberg de çizgi filmleri üzerine giydirdi.
Belki de sinemasının hayranı olan çocukların artık büyüdüğünü, yeni kuşağın ise farklı zevkleri olduğunu fark eden Joe Dante, uzun yıllar sinemadan uzak durdu. Çoğunlukla dizilerde bölümlük yönetmenlikler yaptı. 2009 yılında fantastik korku filmi The Hole’u çekti. Sinema dilini 2000’ler sinemasına uyarlamayı başarmış olsa da, korku sinemasında artık ‘jumpscare’ tekniği hâkimdi. 80’lerin hikâyeleri ile yeni izleyiciyi yakalamayı maalesef başaramadı. 2014’te bu kez de bir korku/komedi denemesi yaptı ve Burying The Ex filmini çekti, ama nafile… Film kötü değildi aslında. Hatta gayet de güzeldi. Ancak Joe Dante sineması, 2000’lerin yeni sinema anlayışı içinde kendi yerini hâlâ bulamamıştı. Yine birtakım TV projelerinde çalıştıktan sonra, 2018’de bir başka ortak proje olan Nightmare Cinema filminde Mirari adlı kısa ile çıktı karşımıza. Çektiği son vizyon filmi de şimdilik buydu.
Joe Dante… 80’ler ve 90’lar kuşağına çocukluğunu armağan etmiş bir sinema dehası, hayal dünyalarını zenginleştirmiş bir düş tüccarıydı o. Ne var ki, filmleriyle büyüyen çocuklar artık ebeveyn oldu ve yeni nesil çocuklara hitap etmeyiyse başaramadı. Yine de, çocukluğumuz adına kendisine teşekkürü bir borç biliyoruz.