Sinema dünyasında sıkça “kötü adam” olarak tanınan oyuncular vardır. Oyunculuk kariyerlerinin önemli bir kısmında kötü adamı canlandırmış ve bununla ün yapmışlardır. Ülkemiz sinemasında bunun akla gelen ilk ve hâlâ en büyük temsilcisi merhum Erol Taş’tır. Dünya sinemasında da canlandırdığı kötü adamlarla meşhur olmuş çok sayıda oyuncu vardır. Yazımızın konusu olan Michael Ironside, uzun, başarılı ve etkileyici kariyeri boyunca sayısız filmde canlandırdığı bu tip karakterlerle izleyicilerin hafızasına kazınmıştır. Ancak bu yönü sadece bir yönüdür; Ironside başarılar, kendine özgü yaşam öyküsü ve çok yönlü yetenekleri ile dolu bir kariyere sahiptir.
12 Şubat 1950 tarihinde Toronto’da doğan Michael Ironside’ın gerçek adı Frederick Reginald Ironside‘dır. Bebekliğinden itibaren ailesi tarafından “Michael” olarak çağrıldı ve bu ismi sonradan kullanmaya başladı. Genç yaşlarda tiyatroya olan ilgisi, onu Ontario College of Art and Design’da okumaya yöneltti. Tiyatroculuk üzerine bir tür meslek yüksek okulu olan bu kurumun ardından ilgisini oyunculuğa yönlendirerek Toronto Üniversitesi’nde drama eğitimi almaya karar verdi. Ironside’ın kariyeri tiyatro ile başladı. Toronto merkezli tiyatro sahnelerinde performanslar sergiledi ve tiyatro deneyimleriyle oyunculuk yeteneklerini geliştirdi. Kısa bir süre sonra yapımcılar tarafından keşfedildi ve televizyon dünyasına adım attı. Kanada televizyon dizilerinde rol almaya başladı. The Littlest Hobo ve The Hardy Boys/Nancy Drew Mysteries gibi dizilerde ilk çıkışını yaptı.
Ironside’ın sinema dünyasındaki çıkışı, 1979 yılında Stone Cold Dead ile oldu. Bu filmdeki kısa ama etkileyici performansı, izleyicilerin dikkatini çekti ve onu sinema dünyasında daha geniş bir kitleye tanıttı. Ancak Ironside’ın gerçek çıkışı, 1981 yapımı David Cronenberg filmi Scanners ile gerçekleşti. Bu bilimkurgu klasiğinde canlandırdığı Darryl Revok karakteri, Ironside’ı daha oynadığı ilk bilimkurgu filminde tür sinemasının önemli bir figürü hâline getirdi. Filmde, telepatik güçlere sahip bir karakteri canlandıran Ironside’ın yetenekleri ve karizması sinema dünyasında kabul gördü.
Bu filmle aynı yıl, Spacehunter adlı bir bilimkurgu yapımında rol aldı. Filmin ilginç bir yönü vardı: Ironside dışında Peter Strauss, Harold Ramis, Ernie Hudson gibi sonradan dünya çapında ünlü olan bazı oyuncular da bu filmle çıkış yaptı. 1984’te ülkemizde de gösterime giren V adlı bilimkurgu dizisinde tekrar karşımıza çıktı ve direnişçi Ham Tyler rolüyle aklımıza kazındı. Özellikle de Reptilian uzaylıların lideri Diana’ya yönelik söylediği, “Kes sesini yoksa senden kemer yaparım!” repliği tarihe geçti.
Ironside’ın kariyeri, başrolünde Tom Cruise’nin oynadığı Top Gun‘a kadar B filmlerde veya dizilerde bölüm oyuncusu olarak devam etti. Ancak Top Gun‘ın ardından, özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren ivme kazandı. Artık yüksek bütçeli yapımlardan da teklif almaya başladı. 1988 yapımı Dean R. Koontz romanı Watchers‘ın aynı adlı sinema uyarlaması olan bilimkurgu filmi bunların ilkiydi. Kötü yönetildiği için beğenilmeyen filmi izlenilir kılan unsurlardan biri de Ironside’ın başarılı performansı oldu.
1990 yapımı Total Recall, kariyerinde bir dönüm noktasıydı. Bu kült bilimkurgu filmi, Ironside’ın canlandırdığı Richter karakteri sayesinde unutulmazlar arasına girdi. Richter, filmde Arnold Schwarzenegger’ın baş karakteri ile karşı karşıya gelen tehlikeli bir kötü adamdı. Ironside’ın bu karakteri canlandırırken getirdiği sert mizaç ve tehditkar tavırlar, izleyicilerin hafızasında kalıcı izler bıraktı. Schwarzenegger sonradan filmle ilgili verdiği röportajlarda, canlandırdığı kötü adam karakterinin tersine Ironside’ın son derece matrak ve eğlenceli bir adam olduğunu anlattı. Ironside ise bir röportajında, filmlerde dayak yediğini gören kızı Findlay Ironside’ın ağladığını, bu yüzden de kötü adamları canlandırma kararı aldığını söyledi. Çünkü filmlerde iyi adamlar film boyunca, kötü adamlarsa yalnızca filmin finalinde dayak yiyordu.
Michael Ironside’ın bilimkurgu sinemasındaki yeri, yalnızca oyunculuk anlamında değil aynı zamanda seslendirme performanslarıyla da perçinlendi. Sayısız çizgi film ve video oyununda seslendirmeler yaptı. 1997 yapımı Starship Troopers filminde Jean Rasczak rolünü canlandırdı. Bu filmdeki performansı, Ironside’ın bilimkurgu dünyasındaki etkileyici varlığını bir kez daha gösterdi. Starship Troopers, toplumsal eleştiriler içeren bir bilimkurgu klasiği olarak kabul edildi ve Ironside’ın önce öğretmen sonra da askere dönüşen karakteri, filmdeki derinliği ile dikkat çekti. Öğretmenleri olarak eğittiği gençlere komutanları olarak da örnek teşkil ediyordu. Aynı yıl Supermen çizgi dizisinde Darkseid’i seslendirdi. B filmlerde sergilediği oyunculukların yanı sıra aralarında Stargate SG-1‘ın da yer aldığı çok sayıda dizide bölüm oyuncusu olarak yer aldı.
Ironside, 2009’daki Terminator Salvation filminde direnişin John Connor öncesi lideri General Ashdown rolüyle yeniden bir blockbuster filminde görüldü. Burada canlandırdığı iyi adam bile aslında kötü adamdı. Film boyunca aşağıladığı John Connor ile sonradan ters düşen bir karakterdi. Smallville dizisinin son sezonundan ve X-Men: First Class filmlerindeki rollerinden sonra ülkesinin sinemasına geri döndü ve Kanada yapımlarında boy göstermeye başladı. 2014’te Kanada yapımı bilimkurgu/korku filmi Extraterrestrial ile başarılı bir performans gösterdi.
Başarılı kariyerinde 300’e yakın film bulunan Michael Ironside, canlandırdığı kötü karakterlere yalnızca yüzeyde kötü olmaktan öte, izleyiciye karakterlerin neden kötü olduklarını anlama fırsatı da sunan bir derinlik kattı. Oyunculuğu, karakterlerin izleyicilere sadece kötü olmadıklarını, geçmişlerindeki travmalar, hayal kırıklıkları veya idealleri nedeniyle bu yola düştüklerini anlatıyordu. Ironside’ın bu karakter analizi ve etkileyici performansları, onu bilimkurgu sinemasının öne çıkan kötü adam aktörlerinden biri hâline getirdi.
Michael Ironside’ın bilimkurgu sinemasındaki unutulmaz kötü adamlardan biri olarak kabul edilmesinin nedenlerinden biri de canlandırma yeteneği ve sahne hâkimiyetiydi. Oyunculuğu, fiziksel performansını vurgulayan rollerde özellikle etkileyici oldu. Öyle ki, oynadığı çoğu filmde seyirciler onun kazanmasını bile istedi. Sert, otoriter ve tehditkâr karakterleri canlandırırken gösterdiği yetenek, onu bu tür karakterlerin vazgeçilmez bir oyuncusu hâline getirdi.