The Day The Earth Stood Still

Soğuk Savaşın Buzlarını Çözen Film: Dünyanın Durduğu Gün

19 Kasım 1985, yarım yüzyıla yakın bir süredir devam eden Soğuk Savaş’ın buzlarının erimeye başladığı gün olarak tarihe geçti. ABD lideri Ronald Reagan ve SSCB’nin son lideri Mikhail Gorbachev, o gün İsviçre’nin Cenevre kentinde bir araya gelip el sıkışarak Soğuk Savaş’a son verecek yolun ilk adımlarını attılar. Peki, bu tarihi buluşmada Reagan’ın Gorbachev’e, olası bir uzaylı saldırısında iki ülkenin aralarındaki uzlaşmazlıkları rafa kaldırıp bu dünya dışı tehdide karşı birlikte savaşmayı önerdiğini biliyor muydunuz? (1) Colin Powell’a göre, sıkı bir bilimkurgu takipçisi olan başkan Reagan bu teklifi önerirken Harry Bates’in 1940 tarihli “Farewell To The Master” adlı öyküsünden beyaz perdeye uyarlanan 1951 yapımı “The Day The Earth Stood Still(Türkiye’de Uçan Dairelerin Esrarı veya Dünya’nın Durduğu Gün olarak biliniyor) adlı kült bilimkurgu filminden etkilenmişti.

Bu yazımda, hem Robert Wise’in yönettiği ve Michael Rennie ile Patricia Neal’in başrollerinde oynadığı 1951 yapımı bu filmi (2), hem de aynı adla 2008 yılında gösterime giren, Scott Derrickson’ın yönettiği, Keanu Reeves’in ve Jennifer Connelly’nin başrollerini paylaştığı tekrar çekimini (3) tanıtarak ikisi arasındaki bazı farklara değineceğim. (Aksi belirtilmedikçe yazıda anlatılanlar 1951 versiyonuna aittir.)

the-day-the-earth-stood-still

İki filmin ana anlatısı aslında pek çok noktada ortak bir kurguda ilerliyor. Günlerden bir gün, Dünya gezegeni tarihin en önemli anlarından birine tanıklık eder. Dünya dışı bir araç Dünya atmosferine yaklaşmaktadır ve sonunda Washington DC’ye iner. Elbette resmi otoritelerin bu umulmadık gelişme karşısındaki ilk reaksiyonu, askeri önlem almak olur ve uzay aracının etrafı silahlı askerlerle sarılır. Derken, 1951’deki filmde bilindik bir uçan daire formundayken 2008’dekinde bir küre şeklinde olan uzay aracından özel giysileriyle isminin sonradan Klaatu olduğunu öğreneceğimiz bir uzaylı iner. Meydana gelen karmaşada, askerlerden birinin silahını ateşlemesiyle bu dünya dışı ziyaretçinin insanlarla ilk teması bir mermi aracılığıyla gerçekleşir.

Hâlbuki Klaatu, 1951’deki filmde beraberinde Dünya dışındaki yaşam hakkında bilgi verecek bir cihaz getirmiştir ama cihaz bu mermi tarafından paramparça olur. Sonra aracın içinden başka biri daha çıkar, GORT adlı devasa bir robot. 1951’deki filmde robotun isminin GORT olduğunu bize Klaatu söyler ama 2008’dekinde robota o ismi insanlar takar: “Genetically Organized Robotics Technology” – “Genetik Olarak Organize Edilmiş Robotik Teknolojisi”. Filmde bir örneğini gördüğümüz GORT’lar, etraflarında şiddet belirtisi algıladıklarında bunu bertaraf eden gezegenler arası robot polislerdir. GORT, uzay aracının etrafındaki bütün silahları, gözlerinin olması gerektiği yerden yaydığı ışınla etkisiz hale getirir.

Yaralanan Klaatu, ordunun kontrolündeki bir tesise getirilir. Alınan güvenlik önlemleri, 1951’deki filmde sadece Klaatu’nun odasını alelade bir anahtarla kilitlemek iken, 2008’dekinde çağın teknolojik ruhuna uygun şekilde her tarafı kameralarla izlenen ileri düzeyde bir tesisi görürüz. Klaatu kendine geldiğinde Dünya gezegenini büyük bir tehlikenin beklediğini ve insanlığı temsil eden liderlere hitap etmek istediğini söyler. 1951’deki versiyonda, Klaatu ile ilgilenen ABD başkanının sekreteri mevcut uluslararası konjonktürün buna uygun olmadığını söyler. Çünkü ikinci dünya savaşı ertesinde iki süper güç etrafında dengelenen Soğuk Savaş’ın ilk yıllarıdır ve böyle bir durumda liderlerin ortak bir amaç doğrultusunda bir araya gelmeleri imkânsız gözükmektedir.

Klaatu, eğer dünya liderleriyle konuşma fırsatı sunulmazsa, “sizi ben bile kurtaramam” mealinde gözdağı verir ama SSCB ile ABD yine de bu konuda ortak bir noktada buluşamazlar. Ruslar, Klaatu bütün dünyaya ancak Moskova’da düzenlenecek bir toplantıda hitap ederse katılabileceklerini telgrafla bildirirken (Unutmayın, 1951’deyiz, internet yok!) ABD tarafı ise bu tarihi buluşmanın ABD topraklarında gerçekleşmesi konusunda ısrarcıdır. Klaatu, gelişmeler karşısında sinirlenir, aptallığa tahammülünün olmadığını ve insanların bu tuhaf, mantıksız davranışlarının nedenini anlamadığını dile getirir. Tutulduğu tesisten kaçarak insanları daha yakından tanımak için aralarına karışır. Bir pansiyona, kuru temizlemeciden çaldığı ceketin etiketinde yazan “Mr. Carpenter” sahte ismiyle yerleşir.

Pansiyonda kalan diğer insanların, Dünya’ya gelen uzaylı hakkındaki görüşleri, dönemin sosyo-psikolojik atmosferini başarıyla yansıtmaktadır. Yaşlı bir kadın, uzaylının gazetelerde iddia edildiği gibi Mars’tan veya başka bir gezegenden gelmediğine, bu dünyadaki başka bir ülkeden gönderilen bir casus olduğuna inandığını söyler. Ve yemek masasında diğerlerinin gözlerinin içine bakarak “Nereyi kast ettiğimi çok iyi biliyorsunuz” diyerek imalı bir bakış atar. Filmde açıkça dile getirilmese de, kadının kast ettiği ülke elbette ki SSCB’dir ve uzaylı zannedilen kişi de kadına göre aslında komünist bir ajandır. Başka bir adam, iktidarda Demokratlar olduğu için uzaylının böyle kolaylıkla kaçabildiğini, eğer Cumhuriyetçiler başta olsaydı o “canavara” hak ettiği gibi sert bir şekilde karşılık verileceğini iddia eder.

Mr. Carpenter kılığındaki Klaatu, bütün bu konuşmaları müstehzi bir ifadeyle dinlemektedir. Bu esnada sahneye, Klaatu ile filmin ilerleyen sahnelerinde duygusal olarak yakınlaşacak olan Helen Benson (Patricia Neal) girer. Uzaylının bir tehdit olduğu yargısına varılmakta çok acele edildiği düşüncesini paylaşır. Masadaki diğerleri Helen’in naifliğini bakışlarıyla belli etseler de, Klaatu Helen’in böyle düşünmesinden memnun olmuştur. Zaten her iki filmde de, Klaatu’nun insanlığa karşı umudunu tazeleyen kişi Helen Benson karakteri olmuştur. 1951’deki filmde Helen, dünyanın en zeki bilim adamı olarak görülen Profesör Barnhardt’ın sekreteri iken, 2008 yapımı filmdeki Helen, Profesör Barnhardt’ın dostu zeki bir astrobiyolog bilim insanıdır. Zaten 2008’dekinde, Helen Klaatu ile ilk yakalandığı devlet tesisinde karşılaşmışken, 1951’de pansiyonda tesadüfen tanışırlar.

Klaatu, dünyayı büyük bir tehlikenin beklediğini söylerken neyi kast ediyordu? 1951’deki filmde, uzun zamandır insanlığı gözlemlediklerini, şimdiye dek gezegenin içişlerine müdahale etmemek adına değişik ülkelerin birbirleri arasındaki savaşlarına karışmadıklarını ama insanlık medeniyetinin atom enerjisinden faydalanmaya başlaması ve bunu atom bombası halinde silaha dönüştürmesi karşısında artık kayıtsız kalamayacaklarını söyler. Eğer insanlar daha da ilerleyip atom silahlarını Dünya gezegeni dışında da kullanırlarsa, Dünya’nın evrensel barışa bir tehdit unsuru olarak yok edileceği uyarısını dile getirir. 2008’deki filmde bu savaş karşıtı mesajın oldukça yumuşatılmış olduğunu görürüz.

2008’dekinde, uzayda karmaşık hayata uygun bir avuç gezegenin yer aldığı ve Dünya’nın da bunlardan biri olduğu, insanlık çevreyi kirletmeye bu hızda devam ederse tıpkı gezegenin bir kanseri gibi olan insanların ve insanlığa ait bütün teknolojinin yok edileceği uyarısı dile getirilir. 1951’deki filmde Klaatu, insanlığın bu yolda gitmeye devam ederse tekrar gelecekleri mesajını, siyasetçilerden umudu kesip Profesör Barnhardt’ın çabalarıyla toplanan dünyanın her yerinden en zeki bilim insanlarına karşı doğrudan vererek gezegenden ayrılırken, 2008’de daha dramatik bir finalle karşılaşırız. Filmin 2008 versiyonunda Klaatu’nun bu mesajı son derece dolaylı şekilde, gezegen çapında elektriklerin devre dışı bırakılıp “bütün dünyanın durduğu” anda insanların teknolojinin gürültüsü nedeniyle unuttuğu tabiatın sesiyle yeniden buluşmaları üzerinden verilmeye çalışılır.

The Day The Earth Stood Still’in 1951 ve 2008 yapımlarının karşılaştırılmasının, aradan geçen yıllarda toplum yapısında, bilimde ve teknolojideki ilerlemenin, anlatıdaki karakterlere ve imgelere nasıl farklı yansıdığını göstermesi bakımından oldukça öğretici olduğunu düşünüyorum. Mesela 1951’deki filmde ABD başkanını temsil eden sekreter bir erkek iken, 2008’de onu temsil eden Savunma Bakanının Regina Jackson (Kathy Bates canlandırıyor) adlı bir kadın olması tesadüf değildir. Çünkü 1951’de bir kadının ABD başkan sekreteri veya savunma bakanı olması hayal bile edilemeyecekken, 2008’de bu durum hiç yadırganmayacaktır. Yine 1951’deki Helen Benson, ancak güzellik dergileri okuyan bir sekreterken, 2008’deki Helen Benson ise dünyaca tanınan bir astrobiyologdur. 1951’deki Helen Benson’ın eski kocası, çocuğunun ten renginden anladığımız üzere bir beyaz iken, 2008’deki Helen Benson’un eski kocası bir siyahîdir. 1951 ABD’sinde elbette ki bir beyaz ile siyahın evliliği ve hele de bunun bir filmde gösterilmesi olası değildi. 1951’deki filmde Klaatu, insan görünümünden farksız bir uzaylıdır. Hangi gezegenden olduğunu net olarak söylemese de, dünyaya gelirken uzay aracıyla aldığı mesafeden Marslı veya Venüslü olduğu çıkarsamasını yapabiliriz. 2008’deki Klaatu ise, filmin başında gösterildiği üzere 1928 yılında dünyadaki bir insandan alınan DNA örneği ile genetik olarak üretilmiştir ve çok daha uzak bir gezegenden gelmektedir.

1951’de elbette ki DNA henüz bir bilimkurgu filminde merkezi olarak kullanılacak ölçüde bilinmiyordu. Watson ve Crick, meşhur çift sarmal makalelerini Nature dergisinde ancak 1953’te yayınlayacaklardı. 1951’deki Profesör Barnhardt’ın kara tahtasında hava mekaniği üzerine karmaşık bir denklem varken, 2008’deki Profesör Barnhardt’ın beyaz tahtasında genel görelilik ve kuantum fiziğiyle alakalı denklemler yer almaktadır. Dinsel öğeler her iki filmde de alt mesaj olarak yoğun şekilde işlenmektedir. 1951’deki versiyonda Klaatu’nun ölüp GORT tarafından diriltilmesi açık bir “İsa mesiyanik” göndermesi olarak okunabilir. 2008’deki versiyonda da Klaatu’nun, Helen ve oğlunu kurtarmak için kendini feda etmesi yine “İsa mesiyanik” bir göndermedir. 2008’de, sadece Washington’a değil dünyanın belli başlı bütün bölgelerine küçük küreler inmiştir ve bunlar adeta Nuh’un gemisi gibi, Klaatu’nun uyardığı Tufan’dan kurtarmak için canlı örnekleri toplamaktadır. GORT’un nano boyutlardaki sinekler yoluyla önüne gelen her şeyi öğütüp yok etmesi, Hristiyanlıktaki kıyamet alametlerine açık bir göndermedir. 1951’deki filmde Klaatu’nun “Mr. Carpenter” ismini kullanması da boşuna değildir. Çünkü “carpenter” marangoz anlamına gelmektedir ve bilindiği üzere İsa bir marangozdu.

Son olarak, “Dünyanın Durduğu Gün”ün 1951 orijinal ilk yapımının yönetmeni Robert Wise’in ilerleyen yıllarda iki tane daha efsane bilimkurgu filmine yönetmenlik yaptığına değinmeden geçmeyelim. Wise, kariyerinin son dönemlerinde bütün dünyada efsane olacak Star Trek (Uzay Yolu) ve Michael Crichton’un aynı adlı kitabından uyarlanacak 1971 tarihli “Andromeda Strain(Andromeda İzi) filmlerini de yönetecektir. 1951’deki filmin müziklerini yaratan usta Bernard Herrman’ı da not etmeliyiz. Filmin girişindeki ürperti uyandıran müziğin yaratıcısı Herrman, aynı zamanda bir Alfred Hitchcock müzisyenidir. Kendisinin 1960 tarihli “Psycho” (Sapık) ve 1958 tarihli “Vertigo” filmlerindeki müzikleri dünyanın en iyi 25 film müziği arasında kabul edilmektedir. (4)

“The Day The Earth Stood Still”in 1951 ve 2008 versiyonlarının ikisi de, izlendikten sonra insanlık cephesinde yeni bir şeyin olmadığını göstermektedir. Halen bu gezegende insanlar mezhep, etnisite, din vb. farklılıklar yüzünden birbirlerini savaşlarda öldürmeye devam ediyor, dünyadaki politik kutupların isimleri değişse de aynı bağnazlık ve sığ görüşlülük siyaset arenasını kaplamış durumda ve nükleer silahlar bütün insanlığı yıkıma götürecek seviyede. İnsanlık, bir gün uzaylararası bir federasyonun Klaatu benzeri bir temsilcisinin uyarısıyla karşılaşmamak ve evrenin “haydut gezegeni” olmamak için medeniyetin bu militarist gidişatına acilen bir çeki düzen vermeli. Yoksa karmaşık yaşamı destekleyen bu nadide gezegeni de kendimizle beraber yok edeceğiz…

Bitirirken, ola ki bu yazıyı okuyacak olan bir GORT’a da mesajımızı iletelim: Klaatu barada nikto! (5)

Notlar:

  1. The Vintage News
  2. IMDB, The Day the Earth Stood Still (1951)
  3. IMDB, The Day the Earth Stood Still (2008)
  4. Bilimkurgu Sineması: 1900-1970, N. Berk Çoker, syf 87-92
  5. Klaatu’nun Helen aracılığıyla GORT’a ilettiği mesajın anlamı: “Ölüyorum, beni hayata geri döndür ve kesinlikle misilleme yapma!” İleriki dönemlerde Yıldız Savaşları dâhil olmak üzere pek çok bilimkurgu filmi, bu mesaja yer vererek 1951 yapımı filme selam göndermiştir.

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

planet of the apes bilimkurgu film

Uzaylıların Kazandığı 10 Bilimkurgu Filmi

Uzaylılarla mücadele içeren çoğu filmin sonunda hep insanlık kazanır, ancak bunun istisnaları da var… Yönetmenler …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin