Tom Cruise ve Bilimkurgu

Üç kez Altın Küre kazanıp, üç kez de Oscar‘a aday gösterilen Tom Cruise,  sinema kariyerine Endless Love (Affedilmeyenler / 1981) ile başladı. Cruise bu romantik filmde Billy karakterine can verdi. Ünlü oyuncu özellikle 80’li yıllarda yer aldığı filmler ve yakışıklılığı ile gençlerin sevgilisi haline geldi. Posterleri genç kızların odalarını ve hayallerini süsledi. Top Gun (1986), Rain Man (Yağmur Adam / 1988) ve Born on the Fourth of July (Doğum Günü 4 Temmuz / 1989) ona bu ünü getiren başlıca filmlerdi.

Ünlü aktör, filmleriyle olduğu kadar özel yaşamıyla da dikkatleri üzerine çeken bir isim oldu. Özellikle Katie Holmes ile yaptığı evlilik  ve ardından gelen boşanma süreci, gündemi fazlasıyla meşgul etti. Adının sık anılmasını sağlayan bir diğer ilginç konu ise Scientology adlı tarikata  üye olan Hollywood yıldızları arasında yer almasıydı.

Tom Cruise, 1996 -2015 yılları arasında çekilen Görevimiz Tehlike filmlerinde tam beş kez Ethan Hunt olarak seyirci karşısına çıktı. Ünlü aktörün çok kazanan ve kazandıran oyuncular arasında olduğunu da belirtmekte fayda var.

Bu ısınma turunun ardından isterseniz asıl konuya geçelim ve Tom Cruise’un rol aldığı bilimkurgu filmlerine sırayla göz atalım. İlk sırada yer alan film, bilimkurgunun sıradışı çocuğu PKD‘in bir eserinden uyarlama. Adı da…

1. Minority Report (Azınlık Raporu / 2002)

minority-report

Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg’ün oturduğu Minority Report, günümüzün gözetlenen toplumunu bundan yıllar evvel yazdığı eserlerde başarıyla tasvir etmiş Philip K. Dick’in aynı adlı öyküsünden uyarlanan gerilim dozu yüksek bir bilimkurgu filmi. Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Yıl 2054. Yer Washington. Suçlar henüz işlenmeden tespit edilebilmekte, böylece suçlular, daha o suçu işlemeye bile fırsat bulamadan yakalanmaktadır. Bu işi üstlenen özel polis biriminin başında Dedektif John Anderton (Tom Cruise) vardır. Ancak işler bir anda tersine döner. John’un gelecekte bir cinayet işleyeceği öngörülür. Suçlu olarak damgalanan John avcı iken av durumuna düşer ve kaçmak zorunda kalır. Bu süre zarfında kendisini aklamaya çabalayan John, aynı zamanda sistemin mükemmelliğini de sorgulamaya başlar. Önemli olan soru şudur: Kaderimiz önceden yazılmış mıdır, yoksa seçim yapma şansımız var mıdır?

Devlet tarafından izlendiği paranoyasıyla yaşayan ve vaktinin çok azını bizim gerçeklik dediğimiz dünyada geçiren PKD’in hayal gücünden beyaz perdeye aktarılan Azınlık Raporu, Tom Cruise’un kariyerindeki ilk bilimkurgu filmi.

2. War of the Worlds (Dünyaların Savaşı / 2005)

war_of_the_worlds

The War of the Worlds (Dünyaların Savaşı) İngiliz bilimkurgu yazarı H. G. Wells‘in 1898 tarihli romanıdır. Marslıların gezegenimizi istila etmelerini konu edinen roman, 1938’de Orson Welles tarafından radyoya uyarlanmış, oyun gerçek sanılınca halk büyük panik yaşamıştır. Roman beyazperdeye ilk kez 1953 yılında yansır. 2005 tarihli ikinci uyarlama ise romanın modern bir versiyonu olarak görülebilir. Bu kez yönetmen koltuğunda uzaylılarla arası iyi olan usta bir isim, Steven Spielberg vardır.

Tom Cruise filmde karşımıza, karısından ayrı yaşayan iki çocuk babası Ray Ferrier olarak çıkar. Çocuklarını hafta sonunda yanına alan Ray, hayal dahi edemeyeceği bir kabusun ortasında kalır. Dünya, uzaylıların istilası altındadır. Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk ayrımı gözetmeksizin saldıran üç ayaklı savaş makineleri (tripodlar) insanoğlunun kökünü kazımaya kararlı görünmektedir. Ray bu andan itibaren kendi canından çok, küçük kızı ve kendisine baba bile demeyen oğlunun hayatı için mücadele edecektir. Elbette bu hiç de kolay olmayacaktır.

Filmde çok uzun bir rolü olmasa da, Harlan Ogilvy adlı yarı deli bir adamı canlandıran Tim Robbins‘i ve performansıyla (ve tiz çığlıklarıyla) dikkatleri üzerine çeken Rachel Ferrier rolündeki Dakota Fanning‘i de es geçmemek gerekir. 

3. Oblivion (2013)

oblivion

Kendi ölen gezegenlerini terk eden uzaylılar, bizim gezegenimize göz dikerler. İlk iş ayımızı parçalarlar. Ay olmayınca dünya kaosa sürüklenir. Depremler ve tusunamiler şehirleri yerle bir eder. Ardından işgal başlar. İnsanoğlunun tek bir çaresi vardır: Nükleer silah kullanmak. Böylece uzaylılar yenilgiye uğratılır ama dünya da büyük hasar görür. Nükleer kirlilik gezegenin büyük bir bölümünü yaşanmaz kılmıştır. Dünyayı terk etmek zorunda kalan insanlar, geçici bir uzay istasyonunda yaşamaya başlar. Asıl amaçsa Satürn’ün uydusu Titan’da yeni bir başlangıç yapmaktır.

Jack‘in (Tom Cruise) ve Victoria‘nın (Andrea Riseborough) göreviyse deniz suyunu yeni koloni için füzyon enerjisine çeviren su kulelerini korumaktır. İnsanlığın kurtuluşu buna bağlıdır. Görevlerini tamamladıktan sonra onlar da diğerlerine katılacaklardır. Ama işleri hiç kolay değildir, çünkü yağmacıların ordusundan geriye kalanlar hala dünyadadır ve bu yağmacılar su kulelerinin çalışmasını engellemeye çabalamaktadır. Yağmacıların hala savaşmayı sürdürmesi Jack’in kafasını kurcalamaktadır. Kafasını kurcalayan bir diğer şey ise rüyalarına giren gizemli ve çekici kadındır.

Kadrosunda Morgan Freeman, Olga Kurylenko gibi isimlerin yer aldığı ve yönetmen koltuğunda Tron Efsanesi‘nden (2010) tanıdığımız Joseph Kosinski‘nin oturduğu film, şaşırtıcı konusuyla ilgi çeken bir yapım. 

4.  Edge of Tomorrow (Yarının Sınırında / 2014)

edge-of-tomorrow

Dünya yakın bir gelecekte uzaylılar tarafından işgal edilmiştir. İnsanoğlu bu korkunç düşman karşısında çaresizdir ve verilen savaş kaybedilmenin eşiğindedir. Tam bu sırada, üretilen yeni bir giysi teknolojisi insanlığa umut olur. Uzaylılara karşı yürüttüğü savaşta başarı sağlamaya başlayan insanoğlu, elindeki tüm güçle saldırmaya ve düşmanı dünyadan tamamen silmeye karar verir.

Sivil hayatında reklamcı olan ve hiç savaş tecrübesi bulunmayan Binbaşı William Cage (Tom Cruise) bu son savaşın ön cephesinde görevlendirildiğini öğrendiğinde kaçmaya çalışır. Ancak başarılı olamaz ve yakalanıp cepheye gönderilir. Cage, bir uzaylıyı haklamayı başarsa da fazla dayanamaz ve öldürülür. Yeniden gözünü açtığında, kendini, birliğinin savaş hazırlığı yaptığı ana geri dönmüş olarak bulur. Cage bu açıklanamaz olayı yanındakilere anlatır ama kimse ona inanmaz. O andan sonra kısır bir döngünün içine girip yeniden ve yeniden savaşıp ölecek, ancak sürekli aynı olayları yaşayıp dururken, sonunda neler olup bittiğini de anlamayı başaracaktır. Verilen bu son savaşın kaderi onun ellerindedir.

Bu eğlenceli ve gülümsetme garantili filminde Tom Cruise‘a Emily Blunt ve Charlotte Riley gibi isimler eşlik ediyor. Hiroshi Sakurazaka’nın All You Need Is Kill adlı romanından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda ise Doug Liman oturmakta.

Yazar: Kadri Kerem Karanfil

Bu hesap, artık hayatta olmayan bir yazara aittir. (1980-2021)Bilimkurgu Kulübü emektarı. Yalnız bilimkurguyla değil, korku ve çocuk edebiyatıyla da ilgili. Stephen King'in sadık okuyucusu. Ray Bradbury'nin büyük hayranı. 80'lere ait korku filmlerinin tutkunu.

İlginizi Çekebilir

gittikce kotulesen film serileri 2

Gittikçe Kötüleşen Bilimkurgu Film Serileri #2

Pek çok bilimkurgu film serisi, unutulmaz bir başlangıçla bizi kendine bağladı. Geleceğin ihtişamına dair vizyoner …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin