Aslen Japon yazar Yoshiki Tanaka‘nın roman serisinden adapte edilen ve gerçek bir space opera klasiği olan Legend of the Galactic Heroes (öncelikle ev sineması için yayımlanmış olan), 110 bölüm, öncesini anlatan 2 miniseri ve 3 film de göz önüne alınırsa bilimkurgu animelerinin en komplike örneklerinden birisi. Beehthoven’dan Brahms’a, Shubert’ten Wagner’e dek sayısız klasik müzik bestecisinin çalışmalarına aynen yer veren sountrack’inden gerçek zamanlı savaş stratejileri üzerine kurulu görkemli uzay çatışmalarına kadar incelikle düşünülmüş bir yapım. İzleyiciyi özgürlük ve demokrasi ile güç ve barış arasındaki savaşta saf tutmak zorunda hissettiren çok katmanlı işleyişi ve en önemlisi de bunu bir imparatordan bir hizmetçiye dek varan yüzlerce karakter üzerinden yapması ile klasikler arasında anılmayı hak ediyor.
Sade olduğu kadar riskli yayın stratejisine ve muazzam bütçesine karşın kısa sürede büyük ve sadık bir hayran kitlesi edinen Legend of the Galactic Heroes, “animenin gizli başarısı” olarak tanımlanıyor. Kahramanların geçmişine dair daha çok ayrıntının öğrenilmesine imkan sağlayan iki ayrı sezonlu 52 bölümlük Gaiden (Side Story) serisinin çekilmesi de bunun bir ispatı niteliğinde. Legend of the Galactic Heroes, meselesi daha çok politik ve etik çatışmalar olan insan odaklı bir bilimkurgu. İnsan harici türlere, dev robotlara ya da doğaüstü özel yeteneklere sahip karakterlere yer vermiyor. Gelecekte geçen bir bilimkurgu anlatısı olarak bazı gizlenme, kalkan ve silah teknolojileri içermesine karşın, bunlar hiçbir zaman hikâyenin odağına yerleştirilmiyor.
Kaynakları hızla tükenen Dünya’nın artık ihtiyaçlara cevap veremeyecek hâle geldiği bir dönemde, insanlar yeni evler bulma arayışına girer ve nihayet uzun çalışmaların ardından 2801’de, Aldabaren Yıldız Sistemi’ndeki Theoria gezegeninde Birleşik Uzay Hükûmeti “United Spece Government (USG)” kurulur. Böylece insanlık, keşfedilen yeni sistemlerde ve pek çok gezegende yaşamaya başlar. Takvim değiştirilir. Bununla birlikte uzay korsanlarının kolonilere ait gemileri hedef alan saldırıları ve yaşanan daha pek çok sorun altın çağın sonunu getirir. Birleşik Uzay Hükûmeti, kaosla süregelen karmaşayı ancak kendi silahlı kuvvetlerinden biriyle, Rudolph Von Goldenbaum‘la sona erdirmeyi başarır. Rudolph askeri yeteneği dolayısıyla ünlü olurken, konumu onu yavaş ama emin adımlarla zirveye taşır.
Rudolph, 310 yılına gelindiğinde artık sınırsız güce erişmiş durumdadır. Yönetim sistemini değiştirerek Galaksi İmparatorluğu adını verdiği monarşik yönetimin ilk Kayzeri sıfatıyla taç giyer. Uzay takvimin yerini imparatorluk takvimi alır. Rudoph’un saltanatını izleyen yıllarda, idarenin zorba ve tiranca tutumu ile isyanları bastırmada gösterdiği katı yöntemler yeni bir kahramanın doğmasına neden olur. 164 yıl sonra Ale Hainessene isyan eder ve beraberindekilerle birlikte yeni bir vatan kurmak üzere yola çıkar. İmparatorluğun el atmadığı uzak bir bölgede Rudolpg’un oluşturduğu idari sistemin tam aksi bir yönetim meydana getirmeyi hedefleyen Ale Hainessene, bu doğrultuda Özgür Gezegenler Federasyonu (Free Panet Alliance) adı ile demokratik bir hükûmet kurar.
640 yılına gelindiğinde, taraflar ilk kez savaş için karşı karşıyadır ve 120 yıl boyunca değişik aralıklarla uzay gemilerinin oluşturduğu devasa filolar çatışmayı sürdürür. Bu süreçte İmparatorluk, iki ülke arasına bundan sonra stratejik anlamda kendisine üstünlük sağlayacak olan İserlohn adını verdiği uzay kalesini inşa eder. Kalenin açıldığı iki uzay koridorunun birinde yine kendisine özerk olarak bağlı Phezzan Serbest Bölgesi yer almaktadır. Bundan sonra evren, tarih boyunca süregelen üstünlük mücadelesinde monarşiyle yönetilen Galaksi İmparatorluğu, demokrasiyle idare edilen Özgür Gezegenler Federasyonu ve her ikisi arasında yer alan Phezzan Serbest Bölgesi’nin siyasi alandaki entrikalarla örülü ilişkilerine sahne olacaktır.
Konu örgüsünü oluşturan hikâyenin asıl kahramanları ise 700’lü yılların sonunda ortaya çıkar. (İmparatorluk yılı 486, uzay yılı 795) Galaksi İmparatorluğu’ndan Reinhard Von Lohengarmm ile Özgür Gezegenler Federasyonu’ndan Yang Wen-li, Astrate gezegeni civarındaki savaşta karşı karşıya gelir. Bu onların ilk mücadelesi değildir. Tiamate Savaşları’nın 4.sünde kozlarını paylaşmışlar, ancak tatmin edici bir sonuca ulaşamamışlardır. Seride savaş stratejileri, göz alıcı taktiksel yetenekleri ve onları bulundukları konuma getiren olaylar işlenir. Reinhard, annelerinin kendilerini korurken trajik bir kazada ölmesinin ardından içkiyle teselli bulan babasının ilgisizliğine karşın ablasının koruyucu kanatları altında büyür. Soylu ama fakir bir aile olarak sıradan insanların yaşadığı bir kente taşınıp yeni bir hayata başladıkları ilk günler, Reinhard komşu evde oturan Siegfrıed Kricheis ile tanışır. En iyi ve tek dostu artık Kricheis olacaktır. Ancak huzurlu günler kısa sürer. Reinhard’ın hayatı, ablası Annerose’un saraya satılması ile değişir. Bu onun var olma ve ablasını kurtarma amacıyla örülen hayat hikâyesinin de başlangıcıdır.
Özgür Gezegenler Federasyonu’nda ise on yıl önce El Fecil gezegeninde binlerce sivilin kurtulmasını sağlayarak ün kazanan Yang Wen-li’nin hayatından kesitler vardır. Savaş karşıtı insancıl kişiliğine ve insan hayatına verdiği değere rağmen, fikirleriyle tamamen zıt olan bu mesleği neredeyse kazara seçmiş olmasının onda yarattığı tezat dikkate değerdir. Üstün yeteneklerine rağmen çevresindekilerin beceriksizliği ve bencilliği ile mücadele etmek zorunda kalır ve en yakın arkadaşını Astate savaşında yitirir. Elbette tüm bu olaylar 110 bölümlük animenin sadece giriş kısmını oluşturur.
Yoshiki Tanaka’nın Legend of the Galactic Heroes’un başarısından yıllar sonra yazdığı bir başka roman serisinden uyarlanan Tytania da izleyiciye sunulmuş, ancak tek cour’luk bir uyarlama olduğundan bekleneni verememiştir. Öte yandan, 2018 yılında senaryosu yine Yoshiki Tanaka tarafından yazılan yeni ve orijinal bir Legend of the Galactic Heroes serisinin de görücüye çıktığını anımsatalım. İyi seyirler.
Eserin konusu, Fatma Davulcu‘nun AGT‘deki tanıtım metninden alınmıştır.
Hazırlayan: Hamit Gökalp