Eskilerden İzlenesi 10 Bilimkurgu Animesi

Gözden kaçmış ve uygun bir yerelleştirme veya özel bir yayın hizmeti almadığı için unutulmuş zengin bir eski anime arşivi var. Fazlaca içerik olduğu için retro anime başlıklarının zamanla unutulması işten bile değil, özellikle de daha popüler yapımlar odağı çalıp anlatıyı domine edebiliyorken. Anime, geniş bir tür yelpazesine sahip, ancak bu araç onlarca yıldır bilimkurgu alanında gerçekten etkileyici şeyler yapıyor.

Keskin modern bilimkurgu animeleri var, yine de eski seriler, geleceğe dair cesur öngörüleri nedeniyle ağırlığını koruyor. 70’lerin, 80’lerin ve 90’ların bilimkurgu animelerine geri dönüp günümüzde hangi unsurların doğru kullanıldığını, hangilerinin hedefi şaşırdığını analiz etmek genellikle aydınlatıcı olabiliyor. Bazıları geriye dönüp bakıldığında utanç verici veya komik gelebilir, ancak en iyileri 2024 yılında bile parlamayı sürdürüyor.

Gelin eskilerden izlenesi 10 bilimkurgu animesine bir göz atalım…

Battle Angel Alita: Kimlik ve Kurtuluşun Siborg Hikâyesi

Yukito Kishiro’nun Battle Angel Alita mangası (Japonya’da Gunnm olarak bilinir), son yıllarda Robert Rodriguez’in live-action filmi Alita: Battle Angel sayesinde uluslararası başarı yakalamış temel bir siberpunk post-apokaliptik aksiyon hikâyesi. 1993 yılında, dokuz ciltlik manganın ilk iki cildini uyarlayan iki bölümlük bir OVA yayımlandı ve bu da evrene kendinden emin bir giriş niteliği taşıyor, hatta tam hikâyeyi kapsamasa bile. OVA’nın iki bölümü, Rusty Angel ve Tears Sign, bir hurdalıkta kalıntıları bulunan amnezik kadın siborg Alita’nın maceralarını konu alıyor.

Alita’nın hasarlı bedeni bir sibernetik uzmanı tarafından onarılıyor ve bu uzman ona anılarını geri kazanması ve dünyada bir kimlik ve amaç bulması konusunda yardımcı oluyor. Alita, sınırlı anılarının izini sürerken ve yolculuklarında tanıştığı bireylere yardım ederken tehlikeli bir ödül avcısı hâline geliyor. Ghost in the Shell, genellikle 90’ların en büyük siberpunk siborg animesi olarak anılsa da Battle Angel, benzer sorular soruyor ve yan hikâyeler için zengin olduğunu kanıtlayan eşit derecede etkileyici bir evren yaratıyor.

Bubblegum Crisis: Yozlaşmış Şirketlere ve Asi Robotlara Karşı Paralı Kadın Askerler

Bubblegum Crisis, 2032 yılında Japonya’yı etkileyen ve anarşinin eşiğine getiren yıkıcı bir depremin sonrasında geçiyor. Bu süreçte, Knight Sabers adlı suçla mücadele eden paralı kadın askerlerin kahramanca serüvenlerini izliyoruz. Knight Sabers, her geçen gün etkisi daha da boğucu hâle gelen baskıcı Genom şirketine karşı durmalarını sağlayan güçlü dış iskelet mecha giysilerinden yararlanıyor. Genom’un Replicant benzeri sibernetik yaşam formları insanlıkla çekişmeye başlıyor; hem de programlarına rağmen.

Bubblegum Crisis, Blade Runner ve Terminator‘dan birçok şey ödünç alıyor, ancak yine de bu baskıcı çerçeveler içinde özgün bir ses ve kimlik ortaya koyuyor. 1987’den ’91’e kadar sekiz OVA bölümü üreten Bubblegum Crisis, izleyicilerle öyle bir bağ kurdu ki Bubblegum Crisis Tokyo 2040 ve Bubblegum Crash gibi birçok devam filmi ve yan hikâye üretildi. Zamanı için öngörülü olan ve hâlâ dikkat çekici derecede geçerliliğini koruyan ikonik bir bilimkurgu aksiyon serisi. Muhtemelen modern bir Bubblegum Crisis serisinin çıkması sadece zaman meselesi.

Space Pirate Captain Harlock: Yozlaşmışlığa Karşı Savaş

Animenin en yaygın bilimkurgu alt türlerinden biri de alışılmadık kahramanlardan oluşan uzay operalarıdır. Space Pirate Captain Harlock, cesur bakış açısı ve 3000 yılının eşiğindeki insanlığı acımasızca tasvir etmesiyle bu tarz hikâyelerin en başarılı örneklerinden. İnsanlığın aşağılayıcı eğlencelere dalmayı tercih ettiği, yabancı istilacıların ise Dünya’ya el koyduğu bu tuhaf günlerde genel bir ilgisizlik gezegeni ele geçirmiş durumda. Kaptan Harlock, Dünya hükümetine ve toplumu ele geçirip giderek büyüyen ilgisizliğe meydan okuyor, anlamlı bir amaç için savaş veriyor.

Space Pirate Captain Harlock, zamanı için inanılmaz derecede ilerideydi, ancak temaları ve fikirleri günümüzde daha da etkileyici. Özellikle provokatif hikâye anlatımıyla göz dolduruyor. Aynı zamanda Astro Boy, Galaxy Express 999 ve Metropolis‘ten de hatırlayabileceğiniz anime vizyoneri Rintaro tarafından yönetilmiş olması da hikâye anlatımına derinlik katıyor. Space Pirate Captain Harlock, neredeyse yarım asrı devirmiş eski bir anime olarak hâlâ muhteşemliğini koruyor.

Space Battleship Yamato: Dünyayı Kurtarmak için Seferber Olmak

Space Battleship Yamato veya Amerikan versiyonunda yerelleştirilmiş adıyla Star Blazers, çığır açan bir bilimkurgu animesi. Uzayın sınırsız mucizesini olgun ve ciddi temalarla ustaca harmanlayarak zamanında bu alana yeni bir soluk oldu ve Macross, Gundam gibi diğer ikonik bilimkurgu animelerine ilham verdi. Susumu Kodai ve ekibi, Dünya’yı etkileyen yıkıcı radyasyonu tersine çevirebilecek kritik teknolojiyi elde etmek için gizemli Iscandar gezegenine yolculuk yapmakla görevli. Orijinal Space Battleship Yamato, ilk yayınında ana akım bir izleyici kitlesi bulmakta zorlandı ve anime 39 bölümden 26 bölüme indirildi.

Şimdi ise bilimkurgu olsun veya olmasın, medyanın en etkili serilerinden biri olarak görülüyor ve Neon Genesis Evangelion‘un Hideaki Anno’su gibi anime dünyasının en büyük vizyonerlerine ilham veriyor. Space Battleship Yamato, 70’ler ve 80’lerden devam serileri, uzun metrajlı filmleri, yan hikâyeleri ve birçok modern yeniden yapımıyla tam bir külliyat oluşturdu. Bir nevi ana temaları izleyicilerde karşılık bulmayı ve zamansız hâle gelmeyi başardı.

Irresponsible Captain Tylor: Geleceğe Dair Bir Uzay Hikâyesi

Cesur ve ilham verici anime kahramanları var ancak en iyi hikâyelerden bazıları, güç pozisyonlarında olmayı istemeyen sıra dışı liderler içerenler. The Irresponsible Captain Tylor, ana karakteri Tylor ile geleneklere karşı çıkan büyüleyici bir uzay operası. Birleşik Gezegenler Uzay Kuvvetleri’nde bir destroyer gemisini komuta etme şansını yakalayan ve sorumsuz olduğu kadar tembel de olan Tylor, yetenek ve eğitim eksikliğine rağmen suikast girişimlerinden kurtulmayı başarıyor ve bunun şans mı yoksa gizli bir dehanın eseri mi olduğunu düşünmemize yol açarak daha da kahramanlaşıyor.

The Irresponsible Captain Tylor, bilimkurgu klişeleriyle eğlenmekten korkmuyor ve genellikle karanlık ve kasvetli bir hava yaratıyor. The Irresponsible Galaxy Tylor ise 90’lar serisinin modern bir devamı ve orijinalinin tadını yakalayabildiğini söylemek zor.

Outlaw Star: Çağlar Boyunca Devam Eden Büyük Bir Galaktik Macera

Outlaw Star, kendisinden hemen önce çıkan Cowboy Bebop’un piyasayı domine etmesi yüzünden geri planda kalmaktan kurtulamadı. Buna rağmen son yıllarda yavaş yavaş yeniden keşfediliyor. Animeyi izleyenler, bir yandan tuhaf ve harika bir galaksinin benzersiz sunumu ile büyülenirken bir yandan da çarpıcı sanat tarzı ve karakter kadrosu ile mest olabiliyor.

Outlaw Star, Robert Louis Stevenson’ın Define Adası’ndan yaratıcı bir şekilde ilham alıyor. Ancak buradaki değerli hazine, Galaktik Leyline olarak bilinen gizemli bir uzay kalıntısı. Gene Starwind ve Jim Hawking, uzay korsanları, suikastçılar ve uzaylılardan oluşan benzersiz bir ekip kuruyor ve bilimkurgu türünü yıldızlaştıran maceralara atılıyor. Outlaw Star, eğlenceli karakterlere sahip ancak aynı zamanda die-hard bilimkurgu meraklılarını memnun edecek yaratıcı silahlar ve uzay gemilerini de gözler önüne seriyor.

Serial Experiments Lain: Dijital ve Gerçek Dünya Risklerine Derin Bir Dalış

Serial Experiments Lain,  dijital avatarlar, sanal dünyalar ve teknolojinin dikkat çekici ve tüketici doğası üzerine takıntılı, çok farklı bir bilimkurgu hikâyesi anlatıyor. Sadece 13 bölüm olan seri, birçok yapımın iki veya üç katı bölümde söylediğinden daha fazlasını söyleyen kalıcı bir anime zaferi olarak da yorumlanabilir. 1998’de yayımlanan Serial Experiments Lain, internetin yapısını ve insanlığın kaçma ve kendini dönüştürme arzusunu çarpıcı bir hikâye eşliğinde ele alıyor.

Lain Iwakura, kendini “The Wired” adlı dijital âleme kaptıran ancak burada yeni amaçlar edinen sorunlu bir genç. Lain, hem gerçek hayatta hem de The Wired içinde değişmeye başlıyor ve bu süreçte olağanüstü ve duygusal bir anlatı ortaya çıkıyor. Yapımın işlediği temalar, üzerinden geçen çeyrek asırdan sonra daha da belirginleşiyor.

Super Dimension Fortress Macross: Çatışma ve Değişimin Eşiğindeki Bir Dünyanın Nüansları

Super Dimension Fortress Macross, insanlar ve uzaylılar arasındaki yıkıcı savaş üzerine kurulu bir başka bilimkurgu animesi. Ancak anime, bu geniş kapsamlı mücadeleyi bölümsel olarak ele alıyor ve daha çok günlük yaşam konularına yönelmeyi yeğliyor.

Yapım, aynı zamanda eğlenceli. Zorlayıcı aşk üçgenlerine, popüler idollere ve müziğin rolüne şaşırtıcı vurgularda bulunuyor. Tüm bu unsurların, büyük stres altındaki bir dünyada nasıl işleyebileceğine dair keskin ve gerçekçi yansımalar görüyoruz. Hem olağanüstü hem de ayakları yere basan bir yapım var karşımızda. Super Dimension Fortress Macross, İnsan-Uzaylı çatışmasını derinleştiren dizileri ve uzun metrajlı filmleri ile güçlü bir külliyatın da kapılarını araladı.

Gunbuster: Kaosun Ortasında Savaşın Bedeli

Gunbuster, 80’lerin sonlarından çığır açan altı bölümlük bir OVA. Anime, sadece Gainax‘ın ilk yapımlarından biri değil, aynı zamanda Hideaki Anno’nun da ilk yönetmenlik deneyimi. Birçok yönden yapım, Gainax ve Anno’nun daha sonra Neon Genesis Evangelion‘da başaracaklarının ilk işareti gibi. Gunbuster, tipik bir “dev robotlar ve apokaliptik uzay canavarlarıyla savaşan uzay askerleri” anlatısını işliyor, ancak Noriko Takaya ve diğer öğrencilerin Okinawa Uzay Akademisi’ndeki ön eğitimlerine odaklanarak farklılığını ortaya koymayı başarıyor.

Gunbuster, altı bölüm boyunca gerçekten dikkate değer savaş sahneleri içeriyor. Eserin gizli silahı ise Noriko’nun savaşa hazırlanırken bir zamanlar bildiği hayatı geride bırakışını detaylıca tasvir etmesi. Savaşın kimlikler üzerindeki etkisine yapılan muhteşem vurgu övgüye değer.

Legend of the Galactic Heroes: Galaktik Siyasette Satranç Ustalığı

Legend of the Galactic Heroes, Yoshiki Tanaka’nın ünlü bilimkurgu roman dizisine dayanıyor. Eser, karşıt örgütlerde yer alan iki vizyonere, Reinhard von Lohengramm ve Yang Wen-Li’ye odaklanıyor. Lohengramm ve Wen-Li yavaş yavaş güçlenirken, bu iki ayrı fraksiyon arasındaki sonu gelmez savaşın çehresi de değişmeye başlıyor.

Anlatılan galaktik savaşta o kadar çok nüans ve incelik var ki kendinizi zorlu bir satranç karşılaşmasında gibi hissediyorsunuz. Bu geniş, kapsayıcı ve derinlikli anlatısıyla Legend of the Galactic Heroes, âdeta Isaac Asimov’un Vakıf‘ı ayarında bir maceraya dönüşüyor. Eserin modern bir serisi de yapıldı ve 2017’den beri devam ediyor. Çağdaş versiyonu biz bilimkurgu ve uzay hayranlarını çok fazla hayal kırıklığına uğratmadı, ancak orijinal yapımın verdiği tada da yaklaşamadı. Kısacası Legend of the Galactic Heroes, hâlâ bilimkurgu animeleri için bir çıta niteliğinde ve bu çıtayı aşmak hiç de kolay değil.

Kaynak