Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside…
Bu sözlerin ardından görkemli tema müziğiyle sarı renkli “Star Wars” yazısı belirir. J.J Abrams yönetiminde gösterimi gerçekleşen Star Wars: The Force Awakens (Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor), gene klasikleşmiş açılışıyla bizleri heyecanlandırmış, fakat hikayenin Episode 4 – A New Hope çizgisinde ilerlemiş olması hayranlar nezdinde hayal kırıklığı yaratmıştı. J.J. Abrams, serinin yeni filmine dair beklentilerin çok yüksek olması ve belli bir gişe garantisini yakalamak için bölüm 4’ün hikaye ve kurgu akışını takip etti.
Mantıksal açıdan bakarsak; Star Wars evreni ile haşır neşir olmamış yeni nesli yakalamak için daha önce tutmuş bir kalıbın daha yüksek ve iyi bir teknolojiyle sunulması bir yere kadar anlaşılabilir. Fakat bu durum, yeni bölümdeki yaratıcılık sıkıntılarını da beraberinde getiriyor. Episode 6’da eski ve yeni karakterlerin birlikte yer almış olmalarının verdiği nostalji duygusu keyifli. 2012’de Looper filmi ile nitelikli bir iş ortaya çıkaran Rian Johnson, Episode 8’in yönetmen koltuğunu devraldı. Çekim süreci halen devam etmekte. Eminiz ki Johnson, J.J Abrams’a kıyasla, karakter ve hikaye açısından daha derinlikli bir iş ortaya koyacaktır.
Önümüzdeki on yıl içinde birçok yeni Star Wars filmi gerçekleştirilecek. Gelecek olan Episode 8 (2017) ve 9 (2019) arasına, Rogue One: A Star Wars Story (2016) ve Han Solo: Star Wars Anthology (2018) spin off (yan öykü) filmleri sıkıştırılacak. Han Solo’nun gençliğini anlatacak olan film birkaç seri olarak düşünülmekte. 2012’de Disney, George Lucas’ın sahibi olduğu Lucas Film’i astronomik bir fiyata satın aldı. George Lucas’ın, kendi yarattığı bu büyük evreni tüm telif hakları ile satması, daha çok para kazanma hırsı gibi anlaşılabilir. Fakat Lucas’ın Star Wars ile olan işi çoktan bitmişti ve artık yeni bir üçleme için kolları sıvamaya hevesi de kalmamıştı. Disney, altın yumurtlayan bu madeni satın aldıktan sonra ondan sonuna kadar faydalanacak. Her yıl yeni bir Star Wars yapımı ile karşı karşıya kalmak ne derece heyecan verici olur? Tartışılır.
Yan hikaye (Spin Off) ve öncesini anlatan (Prequel) yapımların kaynağı aslında sektörde yaratıcılık anlamında yaşanan sıkıntılardır. Gişe garantisi asıl odak noktası olduğu için, yeni olan riskli ama kabul görmüş hazır kalıplar risksizdir. Büyük sinema sektörleri sermaye piyasası mantığıyla hareket eder. İşin sanatsal yönü artık geri plandadır. Örnek olarak; bu yıl gösterime girecek olan Fantastic Beasts and Where To Find Them, Harry Potter evreninde geçen yan bir öyküdür. J.K. Rowling’in kitabından uyarlanan Harry Potter serisi, 2001 ve 2011 yılına kadar devam etti. Nitelik olarak tartışmaya açık olsa da gişede hatırı sayılır bir gelir yakaladı. Fantastic Beast, Harry Potter temelleri üzerine inşa edilmiş farklı bir hikaye gibi gözüktüğü için, sektör açısından risksiz bir proje olacaktır.
George Lucas’ın hikaye anlatımı ve karakter yaratımındaki başarısı tartışılamaz. İlk önemli eseri olan THX-1138’de (1971) George Orwell’ın 1984’ünü hatırlatan distopik bir gelecek sundu. İnsanların ilaçlarla uyuşturulup sistemin kölesi haline getirilen bu düzende sevmek, bağımsız olmak, düşünmek ve sorgulamak gibi kimi insani değerler birer suç unsuruydu. İçeriğindeki sistem eleştirisi ile halen güncel bir eser. Ama Lucas, asıl patlamasını 1977’de Yıldız Savaşları ile gerçekleştirdiğinde izleyicilere benzersiz bir evren sunup, orta çağ şövalyelerini uzaya taşımıştı. J.J. Abrahams’a emanet edilen Star Wars efsanesi görece büyük sayılabilecek bir geri dönüş gerçekleştirdi. Yalnız, The Force Awekens’den önce, Star Wars hayranlarını ve George Lucas’ı hicveden 2010 yapımı dokümanter (The People vs. George Lucas) film gerçekleştirilmişti.
Alexandre O. Philippe’nin yönetiminde gerçekleştirilen bu dokümanter yapım, Star Wars hayranları ve takipçilerine adandı. Belgeselin çıkış noktası, Star Wars evrenine gönülden bağlı ve George Lucas’ın seri için çıkardığı her yeni DVD ve Blu-ray edisyonlarında türlü değişiklik ve ekleme yapıp, orijinal eserin ruhuna zarar verdiğine inanan hayranların tepkileridir. The People vs. George Lucas, ünlü yönetmene karşı bir meydan okuma. Son derece eğlenceli bir dile sahip olan yapımın izlenmesi de hayli keyifli. Yapım dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde Lucas’ın seriyi yapma amacındaki çıkış öyküsünü izliyoruz. Diğer bölümlerde, Star Wars serisi ile ilgili hayran ve sanatçıların görüşleri, hayran yapımı kısa Star Wars filmleri ve Episode: 1-2 ve 3’ün eleştirel anlamda yarattığı tepkiler ele alınıyor.
Star Wars, 1977 ilk gösterime girmesiyle ve ardından üçer yıl arayla gelen iki devam filmiyle izleyicilere son derece detaylı kurgulanmış bir evren sunmuştu. Lucas’ın tamamen kendi yaratıcılığının ürünü olan bu yapımlar artık popüler kültürün ayrılmaz birer parçasıdır. Filmden sonra çıkan oyuncaklar, oyunlar ve Star Wars ile ilgili her türlü materyal kendi endüstrisini yaratmıştır. Lucas’ın, sinema sevgisi ile yarattığı bu proje onu bugün endüstride çok güçlü bir yere konumlandırmıştır. Maalesef 1999’da gelen yeni üçleme orijinal serinin hayranlarını hayal kırıklığına uğratmıştır. Tekrar belgesele dönecek olursak; bu belgesel filmin asıl meselesi nedir? Ortak payda Lucas’ın yaptığı dijital müdahaleler sonucu, görsel anlamda değişime uğrayan serinin orijinal kopyasına ulaşmak isteyenlerin işini zorlaştırmasıdır. Lucas, yapmış olduğu yorumunda kendisinde bile orijinal kopyanın olmadığını iddia etmektedir. Fakat bu pek de inandırıcı bir yorum değildir.
Daha önce THX 1138 yapımı ile sistem karşıtı bir duruş sergileyen Lucas, sonrasında Star Wars serisi ile kapitalizme hizmet eder bir hale gelmiştir. Belli aralıklarla tekrar yenilenip özel versiyonlar ile marketlerde satışa çıkarılan seri, hem çıkan bilgisayar oyunları hem de oyuncakları ile amacı kar güden bir canavara dönüşmüştür. Amaç, insanları daha fazla Star Wars ürünü satın almaya teşvik etmektir. Bu yüzden serinin hayranları, Lucas’a olan saygılarını büyük oranda kaybetti ve bunun sonuncunda da tepki olarak kendi Star Wars filmlerini yapmaya başladılar. Belgeselde eğlenceli hayran yapımlarından örnekler gösterilmesi çok zevkli. Özellikle South Park’ın bir bölümünde Lucas’ın, Steven Spielberg ile birlikte Indiana Jones’a yaptıkları cinsel saldırı sahnesi inanılmaz komik ve düşündürücü. Çünkü serinin fanatikleri bu saldırının artık kendilerine maddi olarak yapıldığını bilmektedirler.
Star Wars çok geniş bir evren. Irkları, Jedileri, uzay gemileri ve mitolojisi ile kitleleri etkileyen, yaratıcı bir hikayedir. Belgeselde gösterilen paneller ve röportajlarda, bu büyük evrene gönül verenlerin hayatlarının nasıl değiştiğinden bahsedilmekte. Hayranların seri ile ilgili anıları ve kendilerini Star Wars evreninin hangi karakteri gibi gördükleri gösterilmekte. Bir sanat eserini tamamlayıp ve kitlelere sunduktan sonra, sanatçıya o eserine tekrar geri dönüp değişiklik yapma hakkı verir mi? Tek başına ayrı bir tartışma konusu olan bu sorunun The People vs. Gerge Lucas’da ki karşılığı tabi ki Lucas’ın kendisidir. Seriye yaptığı kimi yeni müdahaleler ile dramatik yapıya zarar verdiği iddia edilmiştir. Yapımda kimi örnek sahneler farklı bakış açıları ile ele alınmakta.
Gücün karanlık tarafında olduğuna artık ikna olduğumuz George Lucas’ı konu alan bu başarılı dokümanter, tüm Star Wars hayranlarını memnun edecek düzeyde. İzlemesi hem çok eğlenceli hem de çok düşündürücü. En nihayetinde 2015’te Episode 7 gösterime girdikten sonra hayal kırıklığı yaratması gözlerin tekrardan George Lucas’a çevrilmesine neden oldu. Kuşkusuz Lucas, Abrams’tan çok daha iyi bir hikaye anlatıcısı. Episode 7’nin sönük hikayesinin yanında, Episode 1: The Phantom Menace hikaye anlamında adeta bir devdi. Abrams, maalesef öykü anlatımı konusunda daha az cesaretliydi. George Lucas’ın, yarattığı evreni terk edeli çok oldu. Şimdi sömürme sırası Disney’de.