Edebiyattan Mini Diziye: Children of Dune

Dune mini dizisinin başarısının ardından gözler vakit kaybetmeksizin serinin geri kalanına çevrildi. Klasik Dune romanlarının televizyon hakları alınmış, ancak 2001 yılına kadar hikayenin devamı için herhangi bir adım atılmamıştı. Roman dizisinin geri kalanında hikaye çok daha farklı hızda ve örgüde ilerliyordu. Özellikle ikinci roman hakkında ne yapılacağı tartışma konusuydu. Her şeyden önce ikinci roman oldukça kısaydı. Sonunda ikinci roman (Dune Mesihi) ile üçüncü romanın (Dune’un Çocukları) birleştirilmesi kararlaştırıldı. Senaryosunun büyük kısmı Dune’un Çocukları’ndan alındığı için dizinin adı Dune’un Çocukları olarak belirlendi.

Dizinin yapımcıları, bir önceki dizinin başarılı yönetmeni John Harrison‘ı senaryoyu yazmakla görevlendirdi. John Harrison’dan boşalan yönetmenlik koltuğuna ise Greg Yaitanes oturdu. Dizi, bir öncekinin devamı olacağı için oyuncu kadrosunun korunması en mantıklı seçenekti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymayınca birçok karakter farklı oyuncular tarafından canlandırıldı.

İlk gösterim, bir önceki dizi gibi yine SyFy kanalında (Eski adıyla Sci-fi Channel) 16 Mart 2003 tarihinde yapıldı. 2004 yılına gelindiğinde bir önceki Dune dizisi ve bu yeni dizi Sci-Fi kanalının tarihindeki en başarılı üç diziden ikisi olmuştu. Ayrıca, dizi 2003 yılında Emmy özel efekt ödülünü kazandı.

Her iki dizide de Baron Harkonnen karakterini canlandıran Ian McNeice‘nin oyunculuk becerisi dikkat çekiyor. Dizinin baş kahramanı Paul Atreides’i canlandıran Alec Newmann ise, bu dizide daha önceden hiç görmediğimiz oldukça ilginç bir karakteri canlandırıyor. Dizinin gösterildiği yıllarda pek tanınmayan, ancak daha sonradan üne kavuşan James McAvoy da başarılı oyunculuğu ile takdir topluyor. Önceki tüm çekimlerde sadece Atreides, Harkonnen, Corrino, Bene Gesserit ve Fremenleri ekranda görürken, bu dizi ile Dune evrenin ne kadar zengin olduğunu fark ediyoruz. Zira hikayeye Tleliaxular gibi başka unsurlar da katılıyor.

Paul Atreides‘in imparator olmasının ardından on iki zorlu yıl geçmiştir. Bu on iki yıl boyunca eski imparatorluğun evrendeki kalıntılarının yerine Muad’Dib’in askerleri geçer. Cihad’ın savunucularının bir kısmının düşmana dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Ancak, Muad’Dib bunun olacağını daha başından beri biliyordu ve sadece bu yüzden değil, aynı zamanda Altın Yol’un tüm insanları götüreceği karanlık noktalardan da korkuyordu. Bu tüm korkulara rağmen gelecek kaçınılmazdır. Herkesin tanrı olarak gördüğü Muad’Dib de kendi kaderinden kaçamadı ve ardında birçok cevapsız soru bıraktı. Dahası Altın yolu da kendi ailesinin kaderine terk etti. Bazıları der ki “o kendi kaderinden kaçtı”, bazıları da der ki “basit Fremen kurallarına uyarak çöle gitti”.

Hiç erkek çocuğu olmayan son Corrino imparatoru Şadam IV da ölecek, ancak Corrino hanedanının taht üzerindeki iddiası hiçbir zaman sona ermeyecektir. Tarih göstermiştir ki gücün olduğu yerde her zaman komplolar vardır. Dizide bu komploların ne kadar derin olabileceğini görüyoruz. Fremen mitlerinden biri olan Jacarutu siyecinin hikayede değerini bulduğunu ve önemli bir yer aldığını da gözlemliyoruz. Arrakis tarihinde derin izleri olan bu gizemli siyeci hakkında daha fazlasını öğrenmek isteyenler için güzel bir sürpriz.

Muad’Dib’in tahtta kaldığı son yıllarda, Atreides imparatorluğunun Arrakis’teki günleri daha gergin geçmekte ve görülmez güçler tarafından Fremenler’den uzaklaştırılmaktadır. Bu konuda, Atreides ailesinin bazı hataları olduğu gibi, düşmanların ince hesaplı komplolarının da etkisi büyüktür. Atreides ailesini parçalara ayırmak ne kadar zor olsa da, diğer hanedanların da bu konularda evrenin en yetenekli bireylerine sahip olduğunu unutmamak gerek. Bu kargaşa dönemlerinde, Muad’Dib’in tüm evreni yönetmede ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Bir zamanlar Liet Kynes‘in, Muad’Dib’in ve Fremenlerin hayali olan “Yeşil Arrakis”, belki de kültürlerini ve hayatlarını yok edebilecek bir tehdit riski taşımaktadır…