Farscape dizisinin unutulmaz karakterlerinden biri olan Aeryn Sun ile bir barda karşılaşsaydınız, muhtemelen o an barmenle bilek güreşi yapıyor olurdu! Erillikten uzak agresifliği, her an her yerde takınabildiği çekiciliği ve göz korkutuculuğuyla çoğu zaman bir baş belasıydı. Bir Barış Muhafızı olan karakterimizin gururla taşıdığı unvanı ise şöyleydi: Albay Aeryn Sun, Özel Barış Muhafızı Komando Birliği, İkaria Bölüğü, Plyzar Alayı.
Tam görev tanımı, Prowler olarak adlandırılan küçük bir uzay gemisine pilotluk etmek ve Barış Muhafızları’nın -veya müşterilerinin- düşmanlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktı. Bu görevlerden birinde mekiği, bir grup firari tarafından kaçırılan uzay gemisi Moya‘nın sıçrama alanında kısılı kaldı ve onlarla birlikte sıçrayarak Barış Muhafızları’ndan ayrı düştü. Sonrasında birliğine geri dönmek istese de yabancı bir türle uzun süre temas etme yasağını çiğnediği ileri sürülerek örgütten dışlandı ve “kirlenmiş” kategorisine alındı. Kirlenmenin cezası ise ölümdü!
Dizinin daha hemen başında Aeryn Sun ile Moya’ya sığınan John Crichton‘ın yolları ilginç bir şekilde kesişti. Crichton, uzay mekiği ile deneme uçuşu yaparken solucan deliğine düşen ve kendisini bu uzak galakside bulan bir Dünyalıydı. Aeryn Sun, dış görünüş itibariyle kendisine benzeyen bu tuhaf adamın da bir Barış Muhafızı olduğunu sandı, ancak durum bundan çok farklıydı. Crichton, “bir askerden çok daha fazlası” olabileceğini söyleyerek Aeryn’i de birlikte kaçmak için ikna etmeye çalıştı. Aeryn bu teklifi reddetti, ne var ki artık bir hain olarak damgalanmış ve yoldaşları tarafından dışlanmıştı. Sonunda Crichton ve diğerlerine katılmaktan başka çaresi olmadığını kabullendi. Tabii kendini adamış, görev bilinciyle büyümüş bir Barış Muhafızı olarak yeni hayatına alışması hiç de kolay olmayacaktı.
Geçmişte bir Barış Muhafızı olarak görev yapması başına türlü belalar açtı. Dizinin ilerleyen bölümlerinde vicdanından ziyade emirleri dinlediği, bu yüzden de cinayet gibi vahşi eylemlerde bile bulunduğu sayısız vaka ortaya çıktı. Neyse ki dizi ilerledikçe Aeryn Sun’un karakteri de değişip olgunlaştı. Bu süreçte yeni yol arkadaşlarını ihbar etmek için yeterince fırsatı vardı. Üstelik Komutan Crais, ona eski alayına dönüp onuruyla emekli olmak için bir şans da sunmuştu. Elbette bu teklifi kabul etmedi, fakat bir anlığına da olsa bocaladığı görüldü.
“Bu benim görevim! Benim yetiştirilme amacım! Doğduğumdan beri ben buyum!”
Güzel ve etkileyici, yanı sıra biraz korkutucu bir karakter olarak dövüş becerilerini birçok kez kanıtladı. Ayrıca bazen diğer mürettebat üyelerine karşı az da olsa şefkat ve anlayış gösterebiliyordu. Çoğu Barış Muhafızı gibi bir komuta gemisinde doğan Aeryn Sun, kuralların ve onur kavramının her şeyin üstünde olduğu bir askeri disiplin ortamında yetişti. Sevgi hakkında kendisine pek bir şey öğretildiği söylenemezdi. Aile veya akranlarının güvenliği için endişelenmenin ne anlama geldiğini dahi bilmiyordu. Barış Muhafızı doktrinine sorgusuz sualsiz uymayı öğrendi ve çok erken yaşta birçok muharebe ve savaş stratejisi hakkında bilgi edindi. Örnek bir askerdi ve genç yaşlarda rütbe atlamaya başladı. Tüm Barış Muhafızları gibi güçlülere karşı hayranlık, zayıflara karşıysa nefret besliyordu.
Ancak Barış Muhafızları’nın Aeryn’in geçmişine dair ondan sakladığı önemli bir sır vardı. Diğer muhafızların aksine, anne ve babası bir çocuk sahibi olmak için üreme listesine alınmamıştı. O, gayrimeşru bir aşkın meyvesiydi. Barış Muhafızı annesi Xhalax Sun ve babası Talyn Lyczac birbirlerine âşık olmuştu. Annesi bir gece genç Aeryn’in yatağına gelip bunları kızına itiraf etti. Aeryn, annesinin itiraflarının hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu bilemeden büyüdü. Xhalax ise bu durumun kamera kayıtlarından fark edilmesi üzerine hain olarak damgalandı ve kızı ile sevdiği adam arasında tercih yapmaya zorlandı. Eğer bunu yaparsa görevine iade edilecekti. Fakat vaat edilen bu iade-i itibar asla gerçekleşmedi. Xhalax, başka bir Barış Muhafızı ile romantik ilişki kurma, onunla çocuk sahibi olmayı bilerek seçme ve çocukla kısa bir süreliğine de olsa iletişim kurma suçlarından ömür boyu suikast görevlerine atandı.
Döngüler geçtikçe Aeryn rütbe atlamaya devam etti ve Pleisar Alayı’nın bir üyesi hâline geldi. Barış Muhafızları tarafından teşvik edilen türden bir dizi duygusal olmayan ilişki yaşadı. Bir noktada Prowler görevinden alındı ve bir Leviathan’a atandı. Burada Tam Velorek adında bir adama karşı sıcak duygular beslemeye başladı. Tam Velorek, Aeryn’in gerçek potansiyelini fark etmesini sağlamaya çalıştı, akılsız bir askerden daha fazlası olabileceği konusunda ısrar etti ve birlikte kaçmak için onu cesaretlendirdi. Aeryn sonunda “aklını başına topladı” ve onu, ihanet suçlamasıyla Yüzbaşı Bialar Crais’e teslim etti, ödül olarak da Prowler görevini geri aldı. Aeryn sonraki yaşamında bu karar için kendini asla affetmedi.
Farscape hayranları, Crichton ve Aeryn arasında ilk bölümden itibaren gelişmeye başlayan ilişkiye büyük ilgi duydu. Karmaşık ve fırtınalı bu ilişkinin gerçek bir aşk olarak mı ilerleyeceği yoksa zamanla iyi bir arkadaşlığa mı evrileceği her daim merak konusuydu. Neyse ki bu engeli de aşmayı başardı ve Crichton ile güçlü bir ilişkiye yelken açmasını bildi. Crichton sayesinde sevgi, güven, fedakârlık gibi kavramlarla tanıştı. Özellikle Crichton’ın hayatta kalma mücadelesi, Aeryn’in de kendi duygularını ve bireysel değerlerini yeniden keşfetmesine olanak tanıdı. Tabii Crichton ile birlikte olmanın getirdiği duygusal bağlılığı kabul etmesi, bir yandan karakterini daha güçlü ve dayanıklı hale getirirken bir yandan da kırılgan ve duyarlı yanlarını da açığa çıkardı.
Tüm bu gelişim süreci boyunca Aeryn, tahmin edilebileceği üzere içsel çatışmaların ortasında kaldı. Hem Barış Muhafızı geçmişiyle hem de keşfettiği yeni değerlerle boğuştu. Neyse ki Crichton’ın sabrı, mizah anlayışı ve insani değerleri, Aeryn’in içsel duvarlarını yavaş yavaş yıkmasına yardımcı oldu. Öyle ki, duygusuz bir askerken yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda sevdikleri için de mücadele etmeye kararlı bir savaşçıya dönüştü. Oyuncu Claudia Black, Starburst dergisine verdiği bir röportajda canlandırdığı karakter için şunları belirtti:
“Rockne’nin (Farscape’in yaratıcısı Rockne S. Obrian) bana Aeryn için verdiği konsept oldukça güçlüydü. Bunu dizi boyunca taşımaya ve geliştirmeye çalıştım. O aslında bir çocuk, bir yetim. Fiziksel temastan yoksun yetişmiş, gerçek bir aile anlayışı geliştirememiş biri. Kendisine hayatı boyunca duygularını bastırması gerektiği ve bunları göstermenin bir zayıflık işareti olduğu öğretilmiş. Yani Aeryn’i, kendisine yabancı, oldukça sıra dışı duygularla dolu, kontrol etmekte zorlanılan bir güç santrali gibi düşünebiliriz.”
Yararlanılan Kaynaklar: