Bialar Crais

Farscape’in Sevilen Kötüsü: Bialar Crais

Lani Tupu tarafından canlandırılan Farscape’in meşhur komutanı Bialar Crais, karşımıza klasik bir kötü karakterin bütün özellikleriyle çıkar. Serttir, huysuzdur, çabuk öfkelenir, dik kafalıdır, karanlık yüz hatları vardır, kabadır… Kaç kişinin öldüğü umurunda değildir, kurallara aldırmaz. Sadece onurunu, gücün kendisinde olmasını ve intikam almayı önemser. Hikâyede aksiyonu yönlendirme işlevi gören basit bir adam olarak görünür. Ancak Farscape’in pırıltısı, kısmen bilimkurgu klişelerini yerle bir etmesinden gelir. Dizinin diğer kahramanları gibi Crais de bize klişe bir tipleme olarak tanıtılır. Ne var ki zaman içinde bir stereotip olmaktan çıkar, daha derin ve karmaşık bir karaktere dönüşür. İki boyutlu bir kötü karakter değildir o. Eğer Scorpius devreye girmeseydi, Crais bilimkurgu dünyasının en inanılmaz kötü karakteri bile olabilirdi.

Farscape’in sekizinci bölümünde Aeryn, D’argo ve Rygel’da kalıpların nasıl yıkıldığına tanık oluruz. Bir başka bölümde, Zhaan’in yeni bir yüzünü gördüğümüz gibi Crais’in de klişe karakterindeki ilk çatlakları fark etmeye başlarız. Bu bölümde çocukluğuna döner, onun şimdiki hâline ışık tutan anları izleriz. Öyle ki babası, ona kardeşini korumasını emretmiştir. Ancak Crichton kazara kardeşinin ölümüne sebep olunca Crais gitgide kontrolünü yitirmeye başlar. Hatta umutsuz bir çabayla tüm Barış Muhafızları kurallarına karşı çıkarak Cricthon’ın peşine düşer.

Kendisinin melez bir Leviathan savaş gemisi üretme konusunda saplantısı vardır. Ancak bunu tam olarak neden istediğini asla açıklamaz. Üstelik kendisini bu işe tutkuyla adamasından da anlaşılacağı üzere meselenin sadece emirlere uymak olmadığı bellidir. Gecikmelere tahammülü yoktur. Crais, Barış Muhafızları tarafından neredeyse ezilmiş, başka türlü bir hayata sahip olamamıştır. Aeryn gibi o da kendisini kariyerine adamış, kardeşinin ölümüyle derinden sarsılana dek duygularını hep bastırmıştır. Scorpius tarafından alt edilene kadar Crichton’dan intikam almaktan başka bir şey düşünememiştir. Bu durumu fırsata çeviren Scorpius ise Crais’in liderlik kariyerini elinden almış, onu dayanılması zor bir durumda bırakmıştır.

Crais’in Scorpius’a boyun eğmekten başka şansı kalmaz. Bu durum onu az da olsa törpüler. Derken hiç ummadığı bir anda rüyaları gerçek olur ve Moya‘nın yavrusu Talyn sayesinde arzuladığı savaş gemisine sonunda kavuşur. Talyn’le birleşmesi de onun için bir dönüm noktası olur ve böylece Crais değişir. Talyn ona Barış Muhafızları’yla birlikteyken asla tatmadığı bir özgürlük kazandırır. Artık sahip olduğu gücü daha farklı deneyimler, büyük gücün büyük bir ahlaki sorumluluk getirdiğini anlar. Bundan böyle, başında efendisi olmadan hareket eden iyi eğitimli ve güçlü bir savaşçı, âdeta bir Ronin gibidir.

İlginç bir şekilde Crais, Moya’dan ve Moya sakinlerinden uzak durmak için her türlü sebebe ve olanağa sahip olsa da bunu yapmaz. Tam tersine, kısmen Talyn’in annesiyle arasındaki bağı anladığı ve Moya’yı iyileştirmek istediği için ekibe katılır. Kısmen de Aeryn ondan yardım talep ettiği için kalır. Derken Crais, zaman içinde ekibin bir müttefiki hâline gelir. Hâlâ bir Ronin’dir ama artık çok güçlü olmasa da bir bağı vardır. Moya için artık bir düşman değil, bir dosttur.

Öte yandan Crais, Talyn’de hayli zor zamanlar da geçirir. Gemiyi kontrol etmekte zorlanır. Ancak ne olursa olsun, Talyn’le birlikte öncekinden farklı bir ahlâki duruş sergiler. Örneğin, Halosianlar’da olduğu gibi Talyn’in ateş gücünü sadece savunma amaçlı kullanır. Hatta Talyn’in silahlarını devre dışı bırakmaya karar verir. Crais gücün beraberinde sorumluluk getirdiğini anlamıştır. Zaten onun akıldışı ve düşüncesizce davranmasına sebep olan çoğu zaman Talyn’dir. Ergenliğin eşiğinde sorunlu bir çocuk gibi davranarak Crais’i yapmak istemediği şeylere zorlamıştır. Crais yorulur ve onu sakinleştirebilmek için koma durumuna sokar. Kısacası Crais, hiçbir zaman güvenilir bir karakter olduğunu gösteremese de son yaptıkları hayranlık uyandırıcıdır. En sonunda büyük bir fedakarlıkta bulunarak Talyn’i lobotomiden ve Moya’dakileri de ölümden kurtarmayı seçer. Bu davranışıyla da televizyon tarihinin en unutulmaz kötüleri arasına adınız yazdırmayı başarır.

Kaynaklar:

Yazar: Jülide Kayaş

Kendini bildi bileli okumayı ve hayal kurmayı çok seviyor, kütüphanelere bayılıyor. Aradığımız bütün cevapların bilimkurguda olduğuna inanıyor, “iyi bilimkurgu iyi edebiyattır” sözünü dağlara taşlara yazmak istiyor.

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu kadin cinsiyet

Bilimkurguda Cinsiyetin Yolculuğu

Bilim ve teknolojinin maskülen bir alan olarak görüldüğü dönemlerde bile bilimkurgu toplumsal cinsiyet rollerini sorgulayan …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin