Stargate Evreninden 10 Teknoloji

2019 itibariyle 25. yaşını kutladığımız Stargate (Yıldız Geçidi), sinemadan televizyona, edebiyattan bilgisayar oyunlarına kadar hemen her alanda eser vermeyi başarmış dünyaca ünlü bir bilimkurgu külliyatı. Sunduğu uzaylı türleri, ötegezegenler, kültürler ve teknolojiler öylesine sıra dışı ve yadırgatıcıydı ki, sonrasında gelen birçok yapıma da esin kaynağı oldu. 1994 yılında vizyona giren Stargate filmi, fütüristik bir Antik Mısır tasviri sunuyor ve buna bağlı olarak da geçmişle geleceği harmanlayan çeşitli teknolojilere yer veriyordu.

Sonrasında çekilen Stargate SG-1, Stargate Atlantis ve Stargate Universe dizileri de başlangıç filmindeki bu kurgusal dokuyu bir yandan korumaya bir yandan da genişletmeye büyük özen gösterdi. Sonuç olarak ortaya da kendine özgü karakteristiği ile kolayca ayırt edilebilen bir bilimkurgu evreni çıktı. Bu yazıda, Stargate evreniyle bütünleşen 10 teknolojiye yer verecek ve haklarında kısa bilgiler sunmaya çalışacağız. Ne duruyoruz? Haydi başlayalım…

Yıldız Geçidi

Stargate dendiğinde akla ilk gelen şey hiç kuşkusuz külliyata da adını veren Stargate ya da nam-ı diğer Yıldız Geçidi cihazı. Kadimler adlı eski bir uygarlığın ürünü olan bu teknoloji, gezegenleri ve uygarlıkları birbirine bağlayan gelişmiş bir ulaşım aracıdır. Karşılıklı iki geçit arasında bir solucan deliği açarak binlerce ışık yılı mesafenin birkaç saniyede alınabilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Yapılması gereken tek şey, gidilecek gezegenin üç boyutlu uzaydaki konumunu belirten doğru sembol dizilimini girmektir. Bir nevi telefon ağı gibi de düşünebilirsiniz. Üstelik sayelerinde çeşitli gezegenlere yaşam tohumları serpmek bile mümkündür.

Yıldız Geçitleri, 29 ton ağırlığında ve 6.7 metre çapındadır. Çeviren geçitten girip çevrilen geçitten çıkma esasına göre çalışır. Yani diğer tarafça açılmış bir geçidi yolculuk yapmak için kullanamazsınız. Bunun tek istisnası radyo sinyalleridir. Zira sinyaller iki yönlü olarak hareket edebilir. Stargate, sürekli enerji iletimi durumunda en fazla 38 dakika açık kalabilir. Buna rağmen kara delikler veya muazzam enerji akımları cihazın daha uzun süre aktif kalmasına neden olabilmektedir. Asıl görevi olmasa da güneş patlaması, solucan deliğinin yolunda bir kara delik bulunması gibi nedenlerle zaman yolculuğuna ve evrenler arası geçişe yol açabilmektedir. Geçitlerin evrendeki gezegenlere dağıtımı ise milyonlarca yıl önce uzaya gönderilen ve otomatik olarak yolculuğunu sürdüren tohum gemileri sayesinde sağlanmaktadır. Bu gemiler, sadece yaşama elverişli olan ya da bu yolda ilerleyen gezegenlere geçit tohumlar. Stargate evreninde gördüğümüz tüm gezegenlerin yaşama elverişli oluşu bu yüzdendir. Tabii geçmişte yaşama elverişli olduğu için Yıldız Geçidi bırakılmış bir gezegen zaman içinde yaşanmaz hâle gelebilir. Eh, evren sürprizlerle dolu.

Sıfır Noktası Modülü

Sıfır Noktası Modülü, neredeyse sınırsız gibi görünen silindirik bir enerji kaynağıdır. İstendiği zaman süper patlamalar yaratabilmesi de ayrı bir özelliğidir. Güçlü ve çok uzun süre kullanılabiliyor oluşu nedeniyle kentlerin ve bazı yıldız gemilerinin enerji kaynağı durumundadır. Kadimler tarafından icat edilmiş ve varlığına hem Dünya’da hem de Pegasus galaksisinde rastlanmıştır. Sıfır noktası enerjisi, kuantum mekanik bir sistemin sahip olabileceği en düşük enerjidir. Sıvı helyumun atmosferik basınç altında mutlak sıfır noktasında bile donmayışının sebebi de budur. Sıfır noktası enerji konsepti ilk olarak Albert Einstein ve Otto Stern tarafından 1913 yılında literatüre kazandırılmıştır.

Teorik olarak bu enerjiyi çekmeyi başarabilirseniz, neredeyse sınırsız (daha doğrusu sadece enerji çekme hızınızla sınırlı) bir enerji kaynağına da kavuşmuş olursunuz. Kadimler bir şekilde bunu başarmış, söz konusu yöntemi kullanarak da Sıfır Noktası Modüllerini üretmiştir. Bu modüller öyle güçlüdür ki, birinin patlaması bir yıldız sistemini tamamen yok edebilir. Stargate mitolojisinde Asgard’ın bile elinde bu boyda bir teknoloji mevcut değildir.

Durağanlık Kapsülü

sgu

Geleceği kim merak etmez? Hele de bir bilimkurgu hayranıysanız, dünyanın gelecekte nasıl bir yer olacağını düşlemekten kendinizi alamazsınız. Ancak insan ömrü çok kısa ve tüm bu düşlerin kursakta kalması kaçınılmaz. Neyse ki hem bilimkurgu hem de bilimin kendisi, belki de bu handikabı aşmamızı sağlayacak bir dolu yöntem üzerinde kafa patlatmayı sürdürüyor. Bunlardan biri de dondurulmak. Hani şu Demolition Man (Cezalandırıcı) filminde olduğu gibi. Doğada bir süreliğine de olsa bunu yapan canlılar olduğunu biliyoruz. Demek ki imkânsız değil.

Stargate’in Durağanlık Kapsülleri de ufak bir farkla bu fikri temel alıyor. Bilindiği gibi dondurulma işleminde sıvı nitrojen gibi maddeler kullanılıyor, ancak Stargate evreninde gördüğümüz Durağanlık Kapsülleri zamanın manipüle edilmesiyle çalışıyor ve içine girdiğiniz anda zaman sizin için yavaşlıyor. Hem de ne yavaşlama! Zira dışarıda geçen binlerce yıl sizin için birkaç dakikadan ibaret.

Kadim Bilgi Deposu

Bizler için bilgi edinmenin yolları belli. Okuyor, araştırıyor, iletişim kuruyor, deneyimliyoruz. Bu sayede beyin dediğimiz kişisel veri depomuzu dolduruyor ve hem öğrenmiş hem de zekâmızı ilerletmiş oluyoruz. Peki ya bunun çok daha hızlı ve zahmetsiz bir yolu olsaydı? Mesela uygarlığımızın şu ana dek elde ettiği bilgi birikimini birkaç saniye içinde beynimize indirebilseydik? Evet, Stargate’in Kadimler’i bunu da düşünmüş ve Bilgi Deposu denen bir teknolojiye imza atmış. Siz buna bir çeşit veri çeşmesi de diyebilirsiniz.

Yapmanız gereken şey çok basit. Bir bilgi deposuna yaklaşıyor ve verinin beyninize oluk oluk akmasını sağlıyorsunuz. Kulağa hoş gelse de, bu teknolojinin ciddi tehlikeleri olduğunu da hemen belirtelim. Eğer bir insan olarak, über gelişmişlik düzeyindeki Kadimler’in tüm uygarlık birikimini soğan cücüğünden hallice olan beyninize aktarmaya yeltenirseniz geçmiş olsun! Çünkü bunun koca bir patates çuvalını kuyumcu terazisine koymaktan pek farkı yok. Beyniniz hoşafa dönecek, çok geçmeden de tozutacaksınız. Bizim Jack O’Neill’ın başına gelen de tam olarak buydu zaten.  İlahi Jack!

Kişisel Güvenlik Kalkanı

Güvenlik ya da güç kalkanı uzay operalarının vazgeçilmez unsurlarından. “Kalkanları çalıştırın,” diye kükreyen bir uzay gemisi kaptanıyla karşılaşmamak neredeyse olanaksız. Yine bilimkurguda zaman zaman bir şehrin ya da daha iyisi tüm gezegenin güç kalkanıyla kuşatıldığına da şahit oluyoruz. Tabii türlü türlü kalkan teknolojisiyle karşılaştığımız Stargate de bu yapımlardan farklı değil. Ancak Stargate, işi makro düzeyden mikro düzeye indirerek ilginç bir bilimkurgusal hamle yapıyor. Öyle ya, hep gemiler ya da şehirler mi yararlanacak bu nimetten? İnsanlar neden yararlanmasın?

Teknolojinin çalışma düsturu aynı; çevreden gelebilecek tehlikelere karşı bir zırh görevi görmek. Farkı ise kalkanın kapsamı. Adından da anlaşılacağı üzere kişisel güç kalkanı, tümüyle bir bireyi koruması için tasarlanmış. Kalkan devredeyken fiziki hasar görmeniz mümkün değil. İster yaylım ateşe maruz kalın, isterseniz de bir gökdelenin tepesinden kendinizi boşluğa bırakın. Sonuç değişmiyor. Kişisel kalkanınız sizi koruyacak, kılınıza bile zarar gelmesine izin vermeyecektir. Tek istisnası ise soluyabilmeniz için gerekli olan gaz karışımı. Stargate Atlantis dizisinin eğlenceli karakterlerinden Rodney McKay, bir bölümde böyle bir kalkanı devreye sokmuş ve nasıl kapatacağını bilemeyince de ölümün eşiğinden dönmüştür.

İletişim Taşları

İlk kez Stargate SG-1’da rastladığımız, ancak yaygın kullanımını Stargate Universe’te gördüğümüz İletişim Taşları, devasa mesafelere aldırmaksızın kişiler arası bilinç transferi yapan bir Kadim teknolojisi. Bu sayede bilincinizi karşıdaki kişinin bedenine aktarabiliyor ve akla hayale gelmeyen mesafeleri aşma imkânı bulabiliyorsunuz. Dünya’dan milyarlarca ışık yılı uzaktaki Destiny gemisinde mahsur kalan Universe ekibinin imdadına da bu teknoloji yetişmişti zaten. Bu sayede Dünya ile iletişim kurabiliyor, farklı bir bedenle de olsa sevdikleriyle kısa bir Dünya tatili yapabiliyorlardı.

Tabii teknolojinin bazı dramatik olaylara yol açabileceği de ortada. Örneğin Camille Wray, Stargate Universe’ün bir bölümünde bu teknolojiyi kullanıyor ve kendisini tekerlekli sandalyeye mahkûm bir kişinin bedenine hapsolmuş buluyordu. Yine bilincinizin karşı cinsiyette birinin bedenine transfer olması da mümkün. İşin ilginç yanı ise, İletişim Taşlarının esasında Kadimler tarafından eğlence amacıyla üretilmiş oyuncaklar olması. Bunu da dizilerden değil, resmi evrenin bir parçası olan Back to Destiny çizgi romanından öğreniyoruz.

Çoğalıcılar

Replicator

Çoğalıcılar, Stargate’in bir nevi robotik böcek sürüleri. Duyguları olmayan ve sadece çoğalma amacıyla hareket eden bu varlıklar, önlerine çıkan her türlü gelişmiş teknolojiyi sömürmeleriyle bilinir. Birbirlerine alt uzay ağı ile bağlıdırlar ve ortaklaşa hareket edebilirler. Her yapı, bir araya gelmiş çok sayıda bloktan oluşur ve bu bloklar amaçlarına uygun olarak değişik formlar alabilir. Mesela bir gezegenden diğerine ulaşmak için uzay gemisi formuna bürünebilirler.

Gerekli enerjiye ve ham maddeye sahip oldukları sürece hiç durmaksızın çoğalabilirler; özellikle enerjiye ve sağlam yapılı materyallere düşkündürler. Çünkü çoğalabilmek için kullandıkları materyal ne kadar sağlamsa, ortaya çıkan Çoğalıcı blokları da o kadar güçlü olmaktadır ve bu da etkinliklerini artırmaktadır. Stargate evreninin en gelişmiş uygarlıklarından Asgard’a musallat olmuşlukları ve hatta kendilerine “illallah” çektirmişlikleri vardır. İleride işi iyice azıtarak insan formuna bile bürünmüşlerdir. Robotik evrimin kanlı canlı örneği gibidirler.

Zaman Manipülasyonu

Stargate evreninde karşılaştığımız bir diğer teknoloji olan Zaman Manipülasyon Cihazı, Durağanlık Kapsüllerine benzer bir çalışma mantığına sahip. Durağanlık Kapsüllerinden farklı olarak, bu teknolojiyi çok daha geniş bir alanda uygulamak mümkün. Örneğin koca bir gezegende zamanın akışını yavaşlatabilir ya da tam tersine hızlandırabilirsiniz. Çoğalıcılar’la baş edemeyen Asgard, yem taktiği kullanarak hepsini bir gezegene çekmiş ve ardından bu cihazı çalıştırarak gezegendeki zamanı yavaşlatmıştı. Amaçları, onları yok edebilecek bir teknoloji geliştirinceye kadar zaman kazanabilmekti. Tabii işler sarpa sarıyordu, orası ayrı.

Yine buna benzer bir teknolojinin Kadimler tarafından da icat edilip kullanıldığını biliyoruz. Onların amacı ise evrimlerini hızlandırmaktı. Yani zamanı yavaşlattıkları alan içinde binlerce yıl yaşayıp gelişirken, gerçekte sadece birkaç yıl geçmiş olacaktı. Zamandan tasarrufun böylesi!

Gençlik Lahdi

Gençlik ya da Ölümsüzlük Lahdi, Stargate ile bütünleşmiş teknolojilerden biri. Goa’uldlar tarafından kullanılan cihaz, dış görünüşü itibariyle Eski Mısır lahitlerinden farksızdır. Ancak asıl olayı içinde yatan teknolojide gizli. Yaşlandınız ya da yaralandınız mı, önemli değil. Girin lahdin içine ve hiçbir şeyiniz kalmasın. Hatta o kadar ki, yeni ölmüş birini bile diriltebilirsiniz. Gençlik Lahdi, biyolojik onarım teknolojinin Stargate evrenindeki karşılığı. Zaten Sistem Lortları’nın binlerce yıldır aynı beden içinde hüküm sürebilmesinin ardında da bu teknoloji yatıyor. Zira rutin aralıklarla Gençlik Lahdini kullanarak fiziki bedenlerini her türlü deformasyondan koruyorlar.

Kullanışlı ve hatta ölümsüzlüğü sağlayan bir teknoloji olsa da bazı yan etkileri de yok değil. En bilinen yan etkisi ise sık kullanıldığında mental bozukluğa yol açması. Bir bakıma huyunuzun suyunuzun değişmesine ve şirret bir kişiliğe dönüşmenize neden oluyor. Yani, “Jaffa Kree!” diye diye ortalarda fink atan Sistem Lortları’nın anormal tipler olması çok da şaşırtıcı değil.

Zat’nik’tel

Işınlardan plazma toplarına kadar Stargate evreninde bin bir çeşit silah teknolojisiyle karşılaşmak mümkün. Boyutları ve yıkıcılıkları çeşitlilik gösteren bunca silah arasından seçim yapmak zor olsa da Zat’nik’tel’i hepsinden farklı kılan bir özelliği var. Öyle ki atış sayınıza bağlı olarak hedef üzerindeki etkiyi belirleyebiliyorsunuz. Örneğin bir kez atış yaparsanız hedefinizi bayıltırsınız, iki kez atış yaparsanız öldürürsünüz, üç kez atış yaparsanız da atomlarına ayrıştırırsınız. Özellikle cesetleri ortadan kaldırmanız gereken gizli görevler esnasında hayat kurtarıcıdır.

Üstelik elde taşınabilir pratik bir silahtır. Jaffalar tarafından kullanılır. Ancak yukarıdaki avantajlarından ötürü Stargate ekiplerinin de gözde silahlarından biri haline gelmiştir. Bir kişiyi sadece bayıltmakla yetinebileceğiniz gibi, puf diye ortadan da kaldırabilirsiniz. Böyle bir silahı kim istemez?

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu ve politika

Bilimkurgu ve Politika: Geleceği Şekillendiren Hikâyeler

Bilimkurgu sadece teknolojik yeniliklerin ve uzay maceralarının peşinde koşmaz; aynı zamanda politik ideolojilerin ve toplumsal …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin