Zekice Bir Mizah: Upload

Upload, The Office ve Park and Recreation dizilerinin yaratıcısı Greg Daniels‘tan zekice bir bilimkurgu komedisi. Yakın gelecekte teknoloji iyiden iyiye hayatımızı ele geçirmiştir. Otomasyon araçlar, üç boyutlu yazıcıyla basılan yemekler, yapay zekâ asistanlarla bezeli bir dünya ve bir de sanal gerçekliğin zirvesi: Sanal cennetler… Nathan Brown da zamansız ölümünden sonra bilincini sanal bir dünyaya yükleterek kendi ahiret hayatını seçer. Ancak yeni hayatına alıştıkça ve meleğiyle (gerçek dünyadaki asistanı) arkadaş oldukça, ölümüyle ilgili ortaya çıkan şüpheler karşısında heyecanı ve gerilimi de giderek artar.

Amazon Prime bünyesinde ilk sezonu on bölüm olarak yayımlanan Upload’un başrollerinde Robbie Amell, Andy Allo ve Zainab Johnson yer alıyor.

Geleceği kurgulamak bilimkurgunun en bilindik özelliğidir. Parlak teknolojik icatları gösterişli yollarla sunması da cabası. Upload dizisinin fikri işte tam olarak buradan, klasik anlayıştan ortaya çıkıyor. Ancak Black Mirror gibi karanlık bir tondan ziyade komedinin nimetlerinden faydalanıyor. Yakın gelecekte geçen hikâyede perdeyi otomasyon araçların içerisinde yapılan bir yolculukla açıyoruz. Bu gerçeklikte yapay zekâ asistanına varış noktasını söylüyor ve geriye yaslanıp yolculuğun keyfini çıkarıyorsunuz. Çevrenizde artık herkes böyle yolculuk yapıyor, hatta isterseniz yatıp uyuyabiliyorsanız bile. Hadi bir şımarıklık yaptınız, kontrolü alabiliyorsunuz da. Ancak hız yapmamaya dikkat! Drone polis ceza kesebilir!

Bütün bu çılgınlığın arasındaysa asıl dikkat çekici olan insanların artık ölümsüzlüğü bulmuş olması. Sanal gerçeklik teknolojisi öylesine gelişmiş durumda ki, bilinci sanal dünyalara taşıyabiliyor, orada maddi imkanlarınız ölçüsünde yaşayabiliyorsunuz. Maddi imkanlar elbette, olmazsa olmazımız! Kapitalizm burada da parayı veren düdüğü çalar demeyi ihmal etmiyor ve herkese bütçesine uygun bir cennet vadediyor. Ancak Nathan Brown (Robbie Amell) bu konuda farklı bir fikirle ortaya çıkıyor: Ona göre herkesin cennette hak ettiği gibi, belirli standartlarda yaşamaya hakkı var. Bunun için de ücretsiz bir cennet projesine girişiyor. Fakat tam bu fikrini geliştirdiği esnada, bir otomasyon aracının arızası sonucu hayatını kaybediyor. Ne tesadüf!

Kazadan ağır yaralı kurtulan Nathan, kız arkadaşı Ingrid (Allegra Edwards)’in baskısıyla Lakeview adında zenginlerin kaldığı bir cennete yükleniyor ve olaylar başlıyor. Buraya önceleri uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Zira ölüm denilen kavram ve peşi sıra içine sürüklendiği gerçekliğin sanal arayüzleri öylesine tuhaf bir paradoks yaratıyor ki, zihni bunu kabullenmekte zorlanıyor hâliyle. Fakat meleğiyle, yani gerçek hayatta bağlandığı cenneti yöneten şirketin temsilcisi Nora (Andy Allo)‘yla tanışınca işler değişiyor. Nora’yla kurulan bağ, bu yeni dünyaya alışması konusunda sağlam bir destek sağlıyor. En azından gerçekliğine dair emin olduğu kimi hisler beslemeye başlıyor, kişiliği ve bildikleri değişmeye yüz tutuyor. Önceleri şımarık, kendini beğenmiş biriyken, zamanla empati geliştiriyor, kendine başka bir açıdan bakar hâle geliyor.

İşte bu başka açıdan bakma işi ölümüne dair sır perdesini de aralama konusunda adımlar atmasını sağlıyor. Çünkü normalde olmaması gerekirken bazı anılarının hatalı olduğu, kullanılamadığı ortaya çıkıyor. Nora bunu çözmeye çalışırken, Nathan da yaşadığı bazı olaylar sebebiyle iyice kuşkuya düşüyor ve cadı kazanı iyice köpürüyor. Acaba ölümü gerçekten kaza mıdır, yoksa birilerinin kuyruğuna bastığı için öldürülmüş müdür? Üstelik bu ölümü şüpheli gören bir başkası da vardır. İlk kuşkulanan kişi Nathan’ın kuzeni Fran (Elizabeth Bowen)‘dır. Soruşturmayı yürütür ve bu sırada gerçekten ilgi uyandırıcı bazı bilgilere ulaşır, lakin o da ne tuhaftır ki Nathan gibi otomasyon aracıyla kazaya kurban gider. Böylece Nathan’ın ölümü kayıp anılarının bulunmasıyla çözülecek meçhul bir olay, bir giz hâlini alır.

Upload, mizahıyla ve yarattığı evrenle oldukça eğlenceli bir yapım. Yapay zekâya dair espriler, sistem eleştirileri, yerinde kullanılan teknolojik öğeler ve başarılı oyunculuklarıyla seyirciyi alıp götürüyor. Bunda hiç şüphesiz yetkin senaryoyu ortaya çıkaran Greg Daniels’ın etkisi büyük. Diyaloglar öylesine sahici ve konuyu taşıma konusunda başarılı ki, yalnızca senaryo metni bile başlı başına üzerinde çalışılması gereken bir alt metin zenginliğine dönüşüyor. Bununla birlikte görselliğin de muazzam olduğunu söylemek gerek. Dolayısıyla iyi bir senaryoyla birleşen güzel görüntüler, ortaya izlenmesi keyifli bir yapım çıkarıyor.

Sonraki

Yazar: Emre Bozkuş

ben bir şarkıyım/atlas denizlerinden geldim/önümde dalgalar vardı/arkamda dalgalar/dalgalar bitince/ben de biterim

İlginizi Çekebilir

insan-makine romantizmini ele alan 10 film

İnsan-Makine Romantizmini Ele Alan 10 Film

Robotlar, bilgisayarlar ve bunlarla ilgili her şey insanlığın radarında. Ürettiğimiz içeriklere baktığımızda, onlarla savaşmıyorsak sevişmeye …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin